24 Aralık 2008 Çarşamba

güzel kadın

"güzel kadın,bir sevdanın ardından
önündeki suya kapılıp gitme arzunu
yağmurla birlikte
döksen ya toprağa."


yazmış sırma 21.09.2005'de..

"o zamandan bu zamanki handeye mi seslendin yoksa biz hala birbirinin anılarını tekerrür eden lisedeki o iki küçük kız mıyız?" diye sordum içimden önce sırma'ya. sonra o da bilsin istedim aklımdaki soruyu. cevap beklemedim.

biz hiç birbirimizin hatalarından ders almadık. birimiz hata yapınca bilmiş bilmiş konuştuk tabi, akıl verdik birbirimize. sonra verdiğimiz akılları unuttuk, aynı eşiklere takıldık yine.

birimiz yaşadı, diğerimiz öğrenmedi hiç o da yaşayana dek. 2005' teki o güzel kadın önündeki suya kapılıp gitme arzusunu dökebildi mi toprağına yağmurla birlikte? cevabını merak ettiğim soru bu değil.

2008'deki bu güzel kadın önündeki suya kapılıp gitme arzusunu dökebilir mi toprağına yağmurla birlikte?

iyi ki


sizin bana en büyük borcunuz kordonda içilen bir biradır. ya da yediğimiz bir öğle yemeği. belki patates kızartmışımdır size, bir çikolata almışımdır, gazeteden bir haber okumuşumdur acı bi gülümsemeyle. bi çay ısmarlamışımdır, komik bir iki şey anlatmışımdır ya da komik duruma düşmüşümdür yanınızda. yediğim gevreğin bir lokması sizin midenize inmiştir, kentkart basmışımdır bi defa, bozukluğunuz çıkmadığında çantama uzanmıştır elim.

benimse size borcum büyük. gözümün kenarındaki kırışıklık siz beni güldürdüğünüz için orda, tutmaya çalıştığım günlüğün satırları sizin. sizinle güneşlenirken yaktım tenimi. siz doldurdunuz telefon defterimi ve sizinle dolu hatırlayınca beni gülümseten her dün.

içtiğim biralar çakırkeyif etmezdi beni yalnız içilseydi, saklamazdım cüzdanımda konser biletlerini; diğeri sizin olmasaydı.

sayabilirdim belki bana kazandırdığınız herşeyi bir nefeste hiç takılmadan; bu kadar çok olmasaydı.

iyi ki.

7 Aralık 2008 Pazar


"ıssız" bi adam sevmedim hiç. onların rengarenk kişilikleri içinde, bir solukta zevkle yürüyen sohbetleri, ani verilen kararları ardından düştüğü ıssızlığa dokunmayı sevdim. dokunduğum ıssızlığı dağıtmayı sevdim. dağıttığım ıssızlığın yerine yerleşmeyi sevdim. o ıssızlığa kendini kaptıranları değil, o ıssızlığa benimle bir direnenleri sevdim. bana göre o sevdiklerim "ıssız" değil, "bensiz" diler.. işte ben o "bensiz"liğe kendimi koydum. kimi zaman doldurdum, kimi zaman yetmedim eksik kaldım. ses oldum, bazen de gürültü; tek oldum, bazen de kalabalık; ıs oldum; "ıssız" olmadım hiç. ıssızlığı bozmaya geldim.

22 Ocak 2008 Salı


"... ve kulkedisi kacarken, papucu ayagindan firladi. ertesi gun prens
ayagi bu papuca sigacak genc kizi aramaya koyuldu. ulkenin tum kizlari,
prens tarafindan begenilmek icin, ayaklarini daha ufak hale nasil
getireceklerinin cabasina giristiler.
iste o gun bu gundur kadinlar, ayaklarini, erkekler tarafindan belirlenmis
kaliplara sikistirmaya calisir, boyle yaparak erkegin "prensesi" olacagini
dusler dururlar.
zaman gectikce topallamasinin , kendini depresif hissetmesinin sebeplerini
surekli kendi eksikliklerinde arayarak.. ve papucun ne denli gecerli
oldugunu hic dusunmeden..
erkekler ise ellerindeki "ayakkabiya" (veya duslerindeki kaliba) "ayagini"
(kendini) sikistiracak kadini arar; "ayagi sikismis" bir kadinin ne denli
gercek, ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebilecegini dusunmeden...
ve...
ve birlikte yalinayak yasayabilmenin ozgur keyfinden habersizce..."

Kız ayakkabılarına baktı. Kocaman ayaklarını sokuşturduğu minicik ayakkabılara… ve küçücük ayağında tutmak için parmaklarını kıvırdığı kocaman ayakkabılara…

Bir an önce bitsin diye koşmaya çalışarak, dayanamayıp durup soluklanarak yürüdüğü; hatıra adına acıdan başka bir şey hatırlamadığı sokakları düşündü. Başının üzerindeki göğe gözlerini değdiremeden yürüdüğü yolları…

Pırıl pırıl ayakkabıları gülümseyerek ayağına uzatan o yakışıklı, o iyi kalpli; kalıplarına ayaklarını sığdırmak için peşlerinden koştuğu o kibirli, o vurdumduymaz adamları hatırladı.

O cam kavanozlara sıkıştırdığı ruhunu özgür bırakmak için, ayakkabılarını çıkardı.

Toprağa bastı. Ve çimene. Ve suya. Ve çamura . Ve kuma. Ayaklarını serin suların içinde gezdirdi.

“cebinde kalıplar taşımayan yalınayak bir adama yalınayak gitmek” için kız ayakkabılarını çıkarıp yutması için göğe fırlattı.

Kız yalınayak kaldı.

Yalınayak.