tag:blogger.com,1999:blog-62487498626453575332024-02-07T20:06:11.483+03:00kırmızı balıkAkan sular şarap olsa,Hayyam gelip kral olsa..dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.comBlogger52125tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-68154592929827502782011-05-02T00:07:00.004+03:002011-05-02T02:16:36.455+03:00bi gün<a href="http://1.bp.blogspot.com/-BmR0B-NqMvU/Tb3oahm7ftI/AAAAAAAAAL4/8AHsc-GREd4/s1600/3105088148_2b51831290.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="http://1.bp.blogspot.com/-BmR0B-NqMvU/Tb3oahm7ftI/AAAAAAAAAL4/8AHsc-GREd4/s400/3105088148_2b51831290.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5601889053914660562" /></a><br />Masada arkadaş da aynısından içiyor diye alınmış bi paket sigara. Oysa ki yanlış alınmış. <div>Masada etiketi soyulmuş biralar, 3 tane. Bi tanesi "ego" sözcüğünü gereksizce fazla seven bir çocuğa ait. Arada çocuğun anlaşılmamak üzere kurulmuş ama birbirinin aynı milyonlarca cümlesinden sıyrılıp sokaktan geçenlere bakıyorum.</div><div>Masada elde top yapılmış ya da katlanmış bira etiketleri. Bazıları patlamış mısırın içine, bazıları da kül tablasına atılmış.</div><div>Masada birbirinin aynı iki telefon, hatta öyle ki numaraları bile neredeyse birbirinin aynı. Bir tane daha var ama o egolu çocuğa ait ve şu an çocuk çok sıkıcı bir konu.</div><div>Sokakta küçükken arabada giderkenki eğlencemiz "beyaz arabaları saymaca" oynar gibi sayabileceğimiz kadar çok topuklu ve desenli çoraplı kızlar var. Mini eteklerinden görmek üzere olabileceğimiz şeyler üzerine o an komik olan espriler yapıyoruz. Topuklu ayakkabı giymediğim için pişman mıyım diye soruyorum kendime masanın altında yanları açılmış converslerime bakarak. Kıskandığım heyecan verici mini etekleri, yanında sevgilileriyle girmek üzere oldukları canlı müzik, dikkat çeken bacakları ya da topukluya rağmen muhteşem yürüyüşleri değil. Kıskandığım bir şey yok, laf olsun diye konuşuyoruz burda. Öyle ki laf olsun diye çok konuşan bir çocuğu dinleyip anlamaya çalışıyoruz. O kadar boş vaktimiz var.</div><div>Sokakta saçları, gömlekleri, yürüyüşleri komik insanlar var. Gelip geçiyorlar sokaktan belki en fazla 1 dakikada. Bizim masada kalıyorlar belki 5 dakika, belki de yarım saat. </div><div>Sandalyeme dokunmadan servis yapamıyor garson, sandalyemi 3 yöne de çeviriyorum ama anlamı yok, sokak kalabalık, masalar sıkışık. Yandakinin sohbetini dinlemeden konuşamıyoruz. Garsonun kasesi büyük,yapacak bir şey yok. </div><div>Hava tam bahar, ne ceketle oturabiliyorum başta ne de ceketsiz. Sonra gece geliyor tamamen karanlığının ardından soğuğuyla da. Ceket yetmiyor işte artık, ödünç verilip de getirilmeyen şalın hesabını soruyorsun o zaman yandaki sandalyenin sahibinden. </div><div>Bira güzel, glikoz basılmış bira bana yüzde yüz malt biradan daha lezzetli geliyorsa ne yapayım? Bunun hesabını karşımdaki çocuğun ezberlenmiş sözcüklerine verecek değilim!</div><div>Deniz kokusu var sonra, burnuna dolunca evinde hissettiğin. Sokakta evinde hissetmek! </div><div>Canlı müzik sesleri geliyor sokaktan, yandaki masanın komik muhabbetinden, karşımda oturan çocuğun sevimli yüzüne rağmen çekilmeyen bozuk kaset muhabbetinden, sokaktaki uğultudan sıyrılıp kulağına süzülüveren. Müziğin peşinden gidebiliriz iki kız, ama biz ona üç kız gittik daha önce, bi kere tadı alındı. İki kız artık hep eksik bir mevcut olacak. Sevgililerimiz olabilirdi ama yoklar ne yazık! Ve arkadaş olan erkekler olabilirdi yanımızda, ama yanımızda bu arkadaş kategorisinden çok uzakta bir erkek var. Çocuk yok sayılamıyor ne yazık ki, varlığı çok fazla ve sıkıcı.</div><div>Sokak o kadar ışıklı ki, biraz çeneni kaldırıp bütün sokağı rum evlerinin çıkmalarıyla görebilirsen, için de ışıklanıyor. Aslında bu kare için kendini zorlamana gerek yok, sokağa bak bi kere herhangi bir köşesinden yeter. Işık bulaşıcı ve her yerde. Işık kalabalıkta, ışık birada, ışık uğultuda, ışık gürültüde, ışık müzikte, ışık masada, ışık karşıdaki sandalyelerde, ışık içinde. Işığı arayıp bulduğun yer yine sensin. Benim yani, hikayede sen yok.</div><div>Böyle bir gün vardı işte, akşam vardı hatta, hatta gece. Böyleydi ve güzeldi içinde sevgilinin olmayışına rağmen, içinde bir gitaristin parmaklarının gitarda dolaşmasıyla eş zamanlı söylenmiş bir şarkı olmamasına rağmen, bir arkadaş aranıp bulunmamasına rağmen, çok konuşan çocuğa rağmen. Nefesti. Uzun süre almak için beklenmiş. </div><div><br /></div><div><br /></div>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-53867133035588927672011-05-02T00:06:00.000+03:002011-05-02T00:06:00.185+03:00bazen olur<a href="http://2.bp.blogspot.com/-zJc2B2_-Ypw/Tb3K2G9OaAI/AAAAAAAAALo/NonjqNhPvMo/s1600/DSC_0803.JPG" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 147px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-zJc2B2_-Ypw/Tb3K2G9OaAI/AAAAAAAAALo/NonjqNhPvMo/s400/DSC_0803.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5601856542447921154" /></a><br /><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span>Seni seviyorum cümlesi artık eskisi kadar sık kullanılmıyordu. İlk zamanların o aşktan nefessiz kalma hali yoktu. Sıkıntılardan, yıkılan umutlardan, görülen rüyalardan nefessiz kalınıyordu artık.</div><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-style-span" style="white-space: normal; "><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span>Aşkın ilk halinde insan sıkıntıları ve umutsuzlukları bir kenara itiyor, çevresinde kocaman bir boşluk bırakıp, hayattan gelen tüm negatiflikleri inkar ederek sarılıyor karşıdakine. Gerçeklikten ne kadar da uzak! Ama işte hayat, kaçılamayacak kadar gerçek. Yavaş yavaş giriyor o bulutlarla, güneşle ve çiçeklerle doldurduğun verimli boşluk tarlasına. Suyunu, emeğini ve dayanıklılığını özünden alıyor, farkettirmeden kök salıyor aşka. Ve sen aşkın mutluluk ve hayalden ibaret yaşanamayacağını belki hayatında ilk kez belki de ellinci kez aynı hayalkırıklığıyla tecrübe ediyorsun. Babanın öğütlediklerinden farklı olarak, bu kez hiç bir tecrübe kazanmadan! Yine! <span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span></span></div></span><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"></span><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span>İşte ask böyle sınanıyor. Hikayedeki o cılız ot gibi amansız rüzgarlarda eğilip güneş çıkınca dimdik ayakta kalıp yaralarını mı saracak yoksa güçlü ve ulu o ağaç gibi köklerinin topraktan sıyrıldığını çaresizce izleyip güneşte kavrularak kuruyacak? </div><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span>İşte aşk böyle verecek hayatta kalma savaşını, ve ne yazık ki bir kez değil. O tırnaklarını etine geçiren hayata gözlerini kapatıp sarılacak, içindeki rengarenk kız çocuğunun geri dönmesini bekleyecek!<br /></div><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-tab-span" style="white-space:pre"> </span>Bazen olur, yüzyıllık bir ağaç gibi yerle bir olunur; mevsimlik bir ot gibi ayakta kalınır.Bazen olur.</div>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-32450579968034090292010-09-26T21:01:00.003+03:002010-09-26T22:07:39.467+03:00Jehan Barbur - Uyan<em>Belki çocukluktan kalan</em><br /><em>Küçücük bir hikayenin</em><br /><em>Ardından gitmek içindir uykular</em><br /><em>Belki yaşanmamış yaşanacak</em><br /><em>Onca hayal peşinden koşmak için</em><br /><em>Bütün masallar</em><br /><br /><span style="color:#993300;">Yastığa başını koyduğunda aklının iplerini bırakıverdi.</span><br /><br />En çok güldüğü masaldı "<strong>Ali ile Veli</strong>". Ve anneannesi "<strong>Veli ile Deli</strong>" diye anlatırdı aynı masalı. Ali saftı, Veli akıllı. Veli çalışıp para kazanırdı, Ali yarım aklıyla hasta annesine bakar, yemek yapar, evi toparlardı. Bir gün Ali felçli annesine zorla yemek yedirirken onu boğdu. Maceraları da böyle başladı Veli ile Deli'nin. Bu uzun masalda en çok güldüğü yerlerden biri Veli'nin "kapıyı çek de gel" dediği Ali'nin kapıyı söküp sırtlayarak gelmesiydi. Bir de masalın sonuna doğru papazın poposuna mercimek yedirişleri vardı ki, o ayrıca komikti. Hiç görmediği dedesinin masalıydı bu. Kimden dinlerse dinlesin dedesinin anlattığını hayal ederdi gözlerini kapatıp. Ve dedesinin nasıl güldüğünü hayal ederdi papazın poposuna mercimek yedirdiklerini anlatırken. Dedesi güzel gülerdi.<br /><br /><em>Uyan uykundan çok uyursan herşey geçer yaşamadan</em><br /><em>Uyan güzel uykundan ne kadar tatlı da olsa hayat</em><br /><em>Uykuyla geçmez yaşanacak o kadar çok şey,</em><br /><em>Anlayacak anlatacak çok hikaye var aklımda.</em><br /><em>Ama sen uyursan kime anlatırım</em><br /><em>Sen gözlerin kapalı kalırsan kime...</em><br /><em>Çok uyursan gözlerin mahmur kalır, </em><br /><em>Güneş ısıtmaz kirpiklerini</em><br /><br /><span style="color:#993300;">Soluna döndü.</span><br /><br />Her zaman soluna dönerdi. Annesi "sağına dönüp yat" derdi hep. "kalbinin üstüne yatmak iyi değildir". O hep kalbinin üstüne yatardı. Soluna dönmeden uyuyamazdı ne kadar denese de sağında kalmayı. Sonra yatağı illa ki duvara dayalı olurdu. Odanın ortasında duran yataklar ona göre değildi. Yüzünü duvara dayardı yaz-kış, ve yüzünde o serinlikle uyurdu. Uyuyarak atlatırdı bütün depresyonlarını. Yüzüne vuran sıcağı duvarın soğukluğuyla bastırırdı; kalbinin üstüne yatarak atlatırdı bütün kalp kırıklıklarını. Uyurken baş ucunda onu sevdiğini söyleyen insanları dinlerdi. Aralarsa kirpiklerini, yatağından kalkıp gideceklerinden korkardı. Hep çok uyumak isterdi, uyanırsa canının daha çok yanacağından korkardı. "<em>Ardına takılıverip bir tekir kedinin</em>" yollara düşer, dalgaya düşer, rüyaların tertemiz koynuna düşerdi.<br /><br /><em>Uyan uykundan güzel kız</em><br /><em>İçi güzel yüzü güzel</em><br /><em>Canı çok şeker.</em><br /><br /><span style="color:#993300;">Gülümsedi. </span><br /><br />Uyurken komik burunlu, küçük gözlü bir adamın onu izlediğini düşünürdü. O'na dedesine dair üçüncü kişilerden duyduğu dünyanın en komik anılarıymış gibi gelen hikayeleri anlatırdı.. Her bayram annesiyle babasının peşinden düştüğü mezarlık yollarında hiç tanımadığı dedesi için neden gözüne mikadonun çöplerini soktuğu gün kadar ağladığını anlatırdı. Anlatamasa da o anlasın isterdi. Dedesinin gülüşünü tasvir ederdi, espri anlayışını dedesinden aldığı mizah genlerine borçlu olduğunu düşündüğünü söylerdi. Geçen gün otobüste gördüğü yaşlı amcayı dedesinin yollamış olabileceğini, amcanın ona "yüzün çok güzel, eminim kalbin de güzeldir, sakın gözlerinde yaş olmasın kızım, kimseye boyun eğme güçlü ol" demesi için arşivlediği mizah dergilerinin ilk sayılarını teklif etmiş olabileceğini düşünürdü. Sonra ona önce Veli ile Deli'yi, sonra da öğle uykusunu hiç sevmeyen <strong>Bıdık</strong>'ın öğlenleri uyumayan çocukları toplayıp yiyen korkunç devi nasıl öldürdüğünü anlatırdı. Yüzünü duvara yaklaştırırdı, dizlerini karnına çekerdi.<br /><br /><span style="color:#993300;">Dedesiyle biraz güldüler, gözünü açtığında saatin o kalp atışını hızlandıran alarmı çalıyordu.</span><br /><span style="color:#993300;"></span>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-78202471981327341392010-09-06T13:33:00.006+03:002010-09-06T14:13:59.648+03:00kırmızı balıklar ülkesi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TITL1hSkh-I/AAAAAAAAALE/37K749ALoIU/s1600/02_RedFish.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 200px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TITL1hSkh-I/AAAAAAAAALE/37K749ALoIU/s200/02_RedFish.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513755964138096610" /></a><div style="text-align: left;">Kırmızı balıklar umutlarını çabuk kaybederler. Rüyanda yürürken birden nerden çıktığı belli olmayan lanet bir çukura düşer gibi. Birden, aniden, sebepsiz ve saçma. Bir kırmızı balık annesinin de sıklıkla söylediği gibi, vazoda bir anda sararıp solan bir çiçek gibi canını kaybeder kırmızı balık. Gözleri düşer, isteksizliğin ve mutsuzluğun dibini bulur. <i>"Bir şeyim yok"</i> deyişinin ardında temeline dinamit yerleştirilmiş kocaman binaların çöküşünü görürsünüz. Emek emek temelini attığı, sevinçle ve istekle katlarını çıktığı o umut gökdelenlerini bir püfle yerle bir eder. Duyduğu bir haberle, gördüğü bir görüntüyle, kafasına takılan bir soru işaretiyle bir olur; pire için yorgan yakar; tereddütsüz üfleyiverir umutlarının üzerine. Kırmızı balıklar <i><span class="Apple-style-span" style="color:#6633FF;">yapmak</span></i>ta iyi oldukları kadar <i><span class="Apple-style-span" style="color:#6633FF;">yıkmak</span></i>ta da bir o kadar profesyoneldirler.</div><div><br /></div><div><div>Kırmızı balıklar yaşama sevincini çabuk kazanırlar. Sanki bir saat önce Karadeniz'de batmış gemilerinin batığına dalan balık değilmiş gibi, küçücük bir kıvılcımla yepyeni ve kocaman bir ateşi harlayıverir kırmızı balık. Yıktığı gökdelenlerin kalıntılarını yine bir püfle tertemiz yapar, üzerine mavi camları pırıl pırıl parlayacak yepyeni ışıltılı gökdelenler inşa eder.</div><div><br /></div><div>Küçük şeyler biriktirir, küçük şeylerden yara alır, küçük şeylerle hayat bulurlar kırmızı balıklar. Hayatta en çok kendilerini yorar, kendilerini yaralarlar. Halbuki küçük şeyleri görmezden gelenler de vardır. Kim bilir hayat belki böyle daha kolaydır?? Püff!</div></div>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-13666869696077387932010-06-08T19:22:00.003+03:002010-06-08T20:01:16.707+03:00beşbinxzoom!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TA507qOBzrI/AAAAAAAAAKU/Dte0DW9Kk6Y/s1600/kibritci_kiz.gif"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 130px; height: 200px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TA507qOBzrI/AAAAAAAAAKU/Dte0DW9Kk6Y/s200/kibritci_kiz.gif" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480446364850704050" border="0" /></a><br />hayat garip!<br />ben de en az hayat kadar garibim ama..<br />kızlarla gülüp eğlenirken, bel altı espriler gırla giderken, ya da kıldan tüyden muhabbetlerle oyalanırken benim birden o çizgi dudaklarım hoop diye aşağı çekilir. hani çizdiğimiz üzgün çöpten adamlar gibi. "ne oldu" sorusunun cevabı yoktur o an bende. ama aranır tabi cevaplar suratıma bakıp bakıp. anlamsız çünkü! ne oldu yani birden öyle? birden çöküveren darallar niye? tamamen malum olan aptallardan olduğumdan! başıma kötü bir şey gelecekse, kötü bir şey yaşayacaksam ben onu beynimde bi yerlerde hissediyorum ve kapanıyor şalterler bende.. ya enerjisini sevdiğim (!) evreni göreve çağırıyorum negatif düşünce baloncuklarımla, ya da gerçekten bir malumiyet söz konusu... hayır ben de sıkıldım bu anlamsız mutsuzluklarımdan. annem der hep, "sen birden soluverirsin çiçek gibi, aniden" diye. birileri köküme tuzlu sular basıyor sanki birden, ya da fişimi çekiveriyorlar bir anda. eski televizyonlar gibi kapanıyorum, görüntüsü küçüle küçüle.. "ne oldu şimdi, ilgi çekmeye çalışan şımarık kızlardan mısın!" diye silkeleyesim geliyor kendimi karşıma geçip. yapacak bir şey yok, o negatif enerji, b.kunu yediğim karma ya da malumiyet çekti fişimi bi kere.. "burada değilsin" sorularına "akşam uyumadım", "yorgunum", "bilmemneyi düşünüyorum" diye aptal saptal cevaplar bulup buluşturuyorum. bekliyorum sonra neler olacak acaba yine diye.. bazen de bir şey olmuyor, neden böyle oldum diye sorarken kendimi dünyanın bütün dertlerini bilinçaltımda biriktirmiş elimde kararken buluyorum. tez, okul, hırslı insanlar, parasızlık, işsizlik, sevgili hasreti, çalışma gerekliliği falan filan.. hayatımda iyi giden bir tek şey yok sanki, sanırsın gece herkes eve dönerken kaldırıma oturmuş kibritçi kız!<br />hep böyle oldum ki ben! bir anda aklıma bir şey gelir, soyutlanırım, "ne yapcam" diye kafayı yerim bir yandan, bir yandan da plan yaparım. çünkü ben plansız yaşayamayan bir insanım. her zaman bi 5 yıllık kalkınma planım, hazırda bekleyen bir kriz masam, siyah dosyanın içinde kendisine iş düşmesini bekleyen bir B planım olacak! Bu kadar takıntılı, güvensiz ve hastalıklı davranmamın nedeni ne acaba? sıkıcı mıyım neyim? hayır kötü bi çocukluğum da yok! el üstünde, omuzlarda geçti. "iş başa düştü kırmızı balık!" dediğim olmadı ki hiç.. ben büyümekten çılgınlar gibi korkuyorum ya, bir yandan da dörtnala büyüyorum tabii, ondan bence. kafamı büyüdüğümü görmemek için deve kuşu gibi saklıyorum bi yerlere, ve o sakladığım yerde deliler gibi bir lokma aklımla planlar yapıyorum. Halbuki koş zıpla, koy g.tüne rahvan gitsin... çok da eğlenceliyimdir aslında genelde.. işte bazen 45 yaşında menapozun eşiğinde bir kadın çıkıveriyor içimden.<br />ama bugün durdum düşündüm de tüm bunları, yemekhanede arkadaşım birşey anlatırken boş bakışlarımı farkedip "sen burda değilsin" dedikten sonra; güzel şeyleri bulup çıkarıp hayattan 5000x zoom-in yapmalı!<br />yoksa "aaaah bu hayat çekilmeeez! aaah bu hayat çekilmeeez! sen olmasan mamut (bknz: ice age 2) aaah bu çile çekilmeeeez!!!<br />işte düşünüp bunu, sevgilimi aradım ve seni çok seviyorum dedim. filmlerdeki gibi olmadı pek, seni seviyorum deyip kapamadım. çünkü bir kez bunu yaptığımda zorla söylediğimi, seviyorum deyip suratına kapadığımı düşündü. :) kavga etmiştik çünkü, ben de aklımca kavgaya rağmen romantiklik yapıcam..kafalarımız çok farklı çalışıyor.. ya ben çok fazla film izliyorum, ya da o hiç romantik komedi izlemiyor. :) bu yüzden aradım, seni çok seviyorum dedim, o da "ben de" dedi, bir süre sustuk ve ben "bu kadar" dedim. O da "bu kadar mı?" dedi ve "evet" deyince gülerek kapattık. bu kadar oluyor gerçek hayatta n'apalım yani? yine de aşk var!<br />5000x zoom-in projem beni ne kadar götürecek bakalım?dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-72907321908346224312010-04-24T01:24:00.003+03:002010-04-24T02:02:37.318+03:00bazen yürürken yanımdan geçen yaşlı teyze osuruyor mesela. ben ki yalnız başıma yürürken çok ciddi ve sinirli olurum. iki kaşımın arasındaki çizgi derinleşir, önüme çıkana kafa göz dalacakmışım gibi yürürüm böyle arıza tipli bi hatun işte. yanımdaki teyze osuruyor, yaşlı ya yazık tutamıyor belki.. ya da boşvermiş oluyor, farketmiyor bile. yürürkenki tüm ciddiyetim bozuluyor. gülüyorum. insan yalnızken de çok gülemiyor bi de. çıkaramıyorum tadını tam olarak, mutlu oluyorum ama deli gibi osurdu teyze diye. öpesim geliyor gidip yanaklarını, "helal olsun be koyver bi tane daha!" diyesim geliyor.<br /><br />metroda ya da otobüste birinin cebi çalıyor sonra bazen. bağıra çağıra soğanın kilosunun 4 tl olduğundan bahsediyor. ya da evin fayansını döşemek için çağırdığı ustanın 500 tl istediği için ne kadar .bne olduğundan. karşımda biri oluyor o sırada, göz göze geliyoruz. o ana kadar tutmuşum kendimi, camdan bakan düşünen kız tribimi korumuşum. bir çizgim var o ana kadar, işte o an o çizginin silindiği an. gülüyorum. gülüyoruz hatta karşılıklı. çok da gülemiyoruz çünkü telefonda .bne fayansçısı olan amca bi yandan etrafı kesiyor, farkında çünkü .nbe fayansçının bizi ilgilendirmediğinin. gizli gizli gülüyoruz, ama gülüyoruz. mutlu oluyorum fayansçının .bne oluşuna. ya da soğanın kilosunun faişliğine. alıp telefonu saydırasım geliyor fayansçıya, bire bin katıp bi öğün yemeğin kaça mal olduğunu hesaplayasım geliyor pazar fiyatlarıyla.<br /><br />bi de şey var. bismillah teyzeleri. karşıdan gelirler hep yürürken. ayacıkları takılıverir bi taşa, kaldırıma bişeye. sendelerler hafif, "bisssssmilllaaaaaah" diye toparlanırlar. dünyanın en komik ve sevimli görüntüsüdür. teyze geçer gider, benim yürüyüşüm yavaşlar, güle güle teyzenin arkasından bakarım. tanrı en kötü günümüzde bismillah teyzelerini karşımıza çıkarsın diye dua ederim sonra. bence dünyanın en gülünesi şeylerinden. milyon tane akıllı tv videosuna koyar geçer.<br /><br />bu yazının duası: tanrı sıradan hayatın sıradan olmayan anlarını eksik etmesin. osuran teyzeler, fermuarı açık amcalar, .bne fayansçılar gibi...amin yareppiiiii! "bissssssmilllllllah!"dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-38328471271127255962010-04-24T00:55:00.002+03:002010-04-24T01:24:15.893+03:00neşe dolmadık bu sefer?bugün 23 nisan. ilkokulda -kaçıncı sınıfta hatırlamıyorum- abone şarkısında sanırım, dans etmiştik bütün sınıf erkekli kızlı. altımda kırmızı bir tütü, içimde siyah tayt ve üstümde büyüdükçe giymeye uzun süre devam edebileceğim kızılderili resmi olan bir tişört. neden kızılderili resmi, bilmiyorum. rontta sevdiğim çocukla eş yapmamıştı öğretmen beni, istemediğim biriyle eş olmuştum. bütün provalarda ve tören günüde göz ucuyla arkada çirkin kızın biriyle eş olmuş o çocuğa baka baka dans ettim. kendimi "yakalanbaçta hala beni yakalamaya çalışıyo ki" diye telkin etmeye çalışıyordum. orda çok büyük bişey yapıyodum, bir sürü velinin ve benim yaşımdaki veletin önünde dans ediyordum ama benim kafam hala sevdiceğimdeydi. çok güzel olmuştum ki, bir çift pisi ve o kırmızı tütü bir insana o kadar mı yakışırdı? işte orda abonede ellerini kalçasına vura vura dans eden ve çarpma işleminin dünyanın en karmaşık şeyi olduğunu düşünen o kız çocuğu ondan on küsür sene sonra 23 nisanda ellerinde ameliyat eldiveniyle ölen deney hayvanını otopsi yapacağı için buzdolabına kaldıracağını hiç düşünmedi... o sandı ki, arka sırada o çirkin kızın yanında dans eden sümüklü çocukla bilmemkim ablası ve otpüsür abisi gibi parklarda buluşup kafelerde gezicek. yanıldı.<br /><br />insanoğlu elleri ne kadar küçükse o kadar umutlu gelecekten. ne kadar çok anlamsız, aptal ve komik cümle kuruyorsa o kadar az sorumluluk sahibi. 23 nisanın şenliğine ne kadar inanıyorsa, daha doğrusu 23 nisan onun için ne kadar şense gerçekten o kadar çocuk. bu yüzden dün gece yatmadan keşke yarın bayrama gidebilsem diye düşündüm. bu yüzden bugün sıcağın altında o basit hareketleri yan sıradaki sevimli çocuğa baka baka dünyanın en güzel şeyini yapar gibi yapan kızları izlememek için zap yaptım.<br /><br />23 nisan kutlu olsun, ellerimiz tekrar küçücük olsun!<br /><br /><a href="http://video.milliyet.com.tr/Tangoya-bi-turlu-ikna-edemedi_1_37789.htm"><br />http://video.milliyet.com.tr/Tangoya-bi-turlu-ikna-edemedi_1_37789.htm</a>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-44732382502238418582010-04-18T01:00:00.006+03:002010-04-18T01:24:04.482+03:00ya da boşver, ben böyleyim!<img src="file:///D:/resimler/hande/100_6293.jpg" alt="" /><br />bugün mesela çıkıp sahilde yürüyebilirim bi başıma. başımı denize çeviririm ama hep. önce "yalnız yürüyorum, özgürüm ve kendime güvenim tam, fena kız sayılmam, hoşum kendime baktırırım istersem" triplerinde yürürüm. sonra omuzlarıma çöker yalnızlığım. denizden başka yere bakamadığımı farkederim, insanlarla göz göze gelmek istemediğimi. içimdeki korkunç yalnızlık hissini farketmemeleri için yüzlerine bakamadığımı farkederim.<br /><br />bugün mesela "yalnız başıma sinemaya gittim geçen" diyen arkadaşlarıma kanıtlayabilmek için kendimi yalnız başıma sinemaya gidebilirim. tereddüt ederim biletimi alırken, hangi filme gideceğimi bile şaşırırım önce. kendimi oyalamak için patlamış mısır ve kola alırım. herkesten önce giderim salonun kapısına ve en önde beklerim. yerine en önce oturan insan ben olurum, ve reklamları en ilgiyle izleyen. evde herhangi bir film izlerken ikinci yarıyı göremeden uykuya dalan ben, tüm filmi gözlerim açık ama aklım içimdeki boşlukta izlerim.<br /><br />bugün mesela alsancak'a inip bulduğum ilk boş masaya oturabilirim. bir bira söylerim, efes şişe. bir başıma sokaktakileri izleyerek içebilirim. önce gelene geçene bakmaktan birayı unutabilirim. sonra birayı içmekten kafamı kaldıramadığımı farkedebilirim. garsona seslenmekte terreddüt ettiğimi, yanımdaki sandalye boş mu diye soranlara cevap verirken elimin telefona gittiğini farkedebilirim. ikinci biram bitmeden kalkarım sonra. ya da asla son yudumunu içmediğim biranın son yudumunu bir nefeste iğrene iğrene yudumlarım kalkmadan.<br /><br />bugün mesela kabul edebilirim yalnızlığı sevmediğimi. bunca zaman yalnızlığı sevmediğim için için sarıldığımı bir çok insana.<br /><br />bugün mesela kabul edebilirim yalnızlıktan korktuğumu. bunca zaman yalnızlıktan korktuğum için karıştığımı deli kalabalığa.<br /><br />bugün mesela yürüyebilirim üstüne yalnızlığımın. ya da boşver, ben böyleyim.dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-78338922795367259302010-04-18T01:00:00.000+03:002010-04-18T01:00:40.867+03:00yalnızanne daha küçücüktüm de, sen beni kapalı ufacık bir kutuya koyup terk mi ettin? yalnız kalmaktan çok korkuyorum.dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-65481277902844752232009-12-20T21:38:00.002+02:002009-12-20T22:19:07.922+02:00şimdi şurdan çıksam yürüsem... sitenin kapısından çıktığım gibi bir yokuş seçsem inmek için. inerken eğime karşı koyamayıp bazen hızlı adımlar atmak, bazen de temkinli temkinli yavaştan almak için. yokuştan inip bir yol seçsem kendime, caddeye çıkmadan aralardan yürümek için. nefes alıp nefes versem, soğuk hava bir kaç gündür varlığını hatırlatan sinüslerimin iltihaplarını oysa..<br />soğuk hava ciğerlerimi doldurdukça zihnim açılsa. katlayıp katlayıp bir kenara sokuşturduğum çamaşırları bir bir silkeleyip çıkarsam. silkeledikçe üstlerindeki havlar saçılsa etrafa, içime çektiğim havayla onları da dağıtsam. çıkarıp baksam hepsine tek tek, tek tek giysem tekrar hepsini. sıkanları bir kenara ayırsam, büyük gelenleri başka bir kenara. sıkanları versem anneme hatta, toz bezi yapsa; ya da alıp makası elime parça parça kesip bıraksam öylece..kabul etsem onlar için büyük olduğumu...büyük gelenleri benden büyük birine versem, bunca zaman durdukları köşeler boşalsa. kabul etsem daha o kadar büyümediğimi, ve kabul etse herkes büyümek istemediğimi.bir poşete doldurup hepsini başkalarına versem. bana göre olanlarıysa kabul edip; taşınacak sorumluluklar, alınacak önlemler ve dayanılacak süreçler olarak askılara assam. dürüp büküp altlara sokuşturmakla çırılçıplak kalınmayacağını kabul etsem. yürümeye devam etsem...dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-47562527272846066132009-12-13T13:28:00.004+02:002009-12-13T14:01:49.111+02:00bir ben var benden içeri, benden öte, benden ziyade..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.idt.mdh.se/ecbse/2003/pictures/ANTALYA-KAPUTAS-KALKAN.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 334px; height: 500px;" src="http://www.idt.mdh.se/ecbse/2003/pictures/ANTALYA-KAPUTAS-KALKAN.jpg" alt="" border="0" /></a><br /><br />Yazdan beri değişmekten usanmayan bir tezim var, stratejik ve bir o kadar <span style="font-weight: bold;">"iki ucu boklu değnek"</span> insan ilişkilerim, özlediğim bir omuz, yüzündeki ağrı çizgilerine bakamadığım babam, milyon tane gelecek planım var...<br /><br />Yine de tezle ilgili en ufak bir gelişime, bir gün önce bok suratlı birinin <span style="font-weight: bold;">"günaydın"</span> deyişine, kafamı koyamadığım omzun sahibinin telefondaki şımarık sesine, ağrısı geçince babamın gülen yüzüne, ve planlarım <span style="font-weight: bold;">"gelecek"</span> diye heyecanlanıyorum...<br /><br />Bir de <span style="font-weight: bold;">Hande</span> var içimde, konuşur hiç susmaz. İşte bu sıkıntılı dönemde kendisi hem dert hem derman! Aklı Kordon'da kalır, kilise sokağında kalır, bira şişesinin içine düşen mısır tanesinde kalır, <span style="font-weight: bold;">Olimpos</span>'ta avucuna doldurduğu çakıl taşlarında kalır... Bilgisayar başında boyun ve sırt ağrısıyla makalelere gömülmüş Hande'nin içini yer konuşa konuşa. Hadi gel çıkalım der, <span style="font-weight: bold;">Aslı</span>yla <span style="font-weight: bold;">Özgün</span> ne yapıyordur bi arasak mı der, bugün hava güzel der, hadi boşver battı balık yan gider bi <span style="font-weight: bold;">Dalyan</span> bileti patlatalım der, <span style="font-weight: bold;">Cheers</span>' da bi bira içsek fena mı olur der gidemedik hiç, <span style="font-weight: bold;">"sometimes you wanna go everybody knows your name" </span>der...<br /><br />Az önce oturuyordum, önce<span style="font-weight: bold;"> "51 kiloyken ne iyiydin sen" </span>dedi, sonra <span style="font-weight: bold;">"Kaputaş'a gidelim, dalgalarla kayaları dövelim"</span> dedi.dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-71317535077730537122009-11-30T14:36:00.005+02:002009-11-30T15:01:05.739+02:00vat iz yor neym?"Deniz olarak girdim, Okyanus olarak çıktım" dedi Deniz Seki her ropörtajında. O kadar çok duydum ki, gülmeyi bıraktım artık. "Bi sus allasen!" diyorum her gördüğümde TV'de. Her ünlü büyüğümüz gibi kendisi de kitap yazacakmış, yazmasa hatrımız kalırdı.<br /><br />Neyse gülmeyi bıraktım dedim ya, beni bir düşünce aldı... Yıllardır adıma bayıla bayıla geldim şu yaşıma, anlamını duyanların tam bana göre olduğunu söylediği, kendimle kafamda örtüştürdüğüm hatta bazen manyaklık boyutuna getirip " ne güzel adım var benim ya, çocuğumun adını da Hande koyayım. Evet evet, daha güzel ne olabilir ki!" diye düşündüğüm bi adım var. Farsça olduğunu öğrendiğimde hafif kıllanmıştım zamanında, ama sonra karşılaştığım her 5 insandan 3ünün isminin kökeninin Türkçe olmadığını farkedince çabuk geçti. Bahsetmişken:<br /><br />TDK şöle demiş sözlüğünde;<br /><br /><span style="font-weight: bold;" class="comick"><span style="color: rgb(0, 51, 153);">hande</span></span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;" class="comicb"> Far. ¬ande</span><span style="font-weight: bold;"> </span><p class="thomicb"><i style="font-weight: bold;"> a. esk.</i><span style="font-weight: bold;"> Gülme, gülüş</span></p><p class="thomicb"><span style="font-weight: bold;"><br /></span></p><p class="thomicb">Gelelim beni düşündüren meseleye. Yarın bi gün iki havalı laf edicek olsam, ismim üzerinden prim yapmam imkansız! Hande gittim ne geldim? Ne gittim Hande geldim? Olmadı Akdeniz Marşı'ndan girizgah çekerim, <span style="font-style: italic; color: rgb(0, 0, 102); font-weight: bold;">"yaslı gittim şen geldim, aç koynunu ben geldim!" </span><br /><span style="font-weight: bold;"></span></p><p class="thomicb">Sonra Hande'ye kim kitap yazdırsın? <span style="font-weight: bold;"><br /></span></p>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-38833709166096259462009-10-23T23:20:00.003+03:002009-10-23T23:32:22.046+03:00kirmizi_balik<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.coomerahouseboats.com.au/upl_images/spoongraphics-twitter-birds-sm%5B1%5D.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 450px; height: 525px;" src="http://www.coomerahouseboats.com.au/upl_images/spoongraphics-twitter-birds-sm%5B1%5D.png" alt="" border="0" /></a><br /><br />yeni bir aleme girdim!<br />bloga ayıramayacak kadar küçük zaman kırıntılarımla twitter'da Hansel ve Gratel'e iz bırakmaya karar verdim.<br />efendim zaman gelicek hep birlikte küçük abdesimizi yapıcaz, sıçanlarımıza ilaç vermeye gidicez; zaman gelicek arkadaşlarla kordonda içmenin keyfini paylaşıcaz...<br />beni izleyin anacım!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-15368047769097667472009-10-12T22:13:00.002+03:002009-10-12T22:28:53.293+03:00bi ekler yer miyiz dostum?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.emekpastanesi.com/tr/urunler/urun_resim/0805200711124295536_k-3minik_ekler.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 400px;" src="http://www.emekpastanesi.com/tr/urunler/urun_resim/0805200711124295536_k-3minik_ekler.jpg" alt="" border="0" /></a>
<br /><meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5Chande%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><!--[if gte mso 9]><xml> <o:officedocumentsettings> <o:relyonvml/> <o:allowpng/> </o:OfficeDocumentSettings> </xml><![endif]--><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5Chande%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5Chande%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:trackmoves/> <w:trackformatting/> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:donotpromoteqf/> <w:lidthemeother>TR</w:LidThemeOther> <w:lidthemeasian>X-NONE</w:LidThemeAsian> <w:lidthemecomplexscript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:splitpgbreakandparamark/> <w:dontvertaligncellwithsp/> <w:dontbreakconstrainedforcedtables/> <w:dontvertalignintxbx/> <w:word11kerningpairs/> <w:cachedcolbalance/> </w:Compatibility> <m:mathpr> <m:mathfont val="Cambria Math"> <m:brkbin val="before"> <m:brkbinsub val="--"> <m:smallfrac val="off"> <m:dispdef/> <m:lmargin val="0"> <m:rmargin val="0"> <m:defjc val="centerGroup"> <m:wrapindent val="1440"> <m:intlim val="subSup"> <m:narylim val="undOvr"> </m:mathPr></w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" defunhidewhenused="true" defsemihidden="true" defqformat="false" defpriority="99" latentstylecount="267"> <w:lsdexception locked="false" priority="0" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Normal"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="heading 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 7"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 8"> <w:lsdexception locked="false" priority="9" qformat="true" name="heading 9"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 7"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 8"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" name="toc 9"> <w:lsdexception locked="false" priority="35" qformat="true" name="caption"> <w:lsdexception locked="false" priority="10" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Title"> <w:lsdexception locked="false" priority="1" name="Default Paragraph Font"> <w:lsdexception locked="false" priority="11" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Subtitle"> <w:lsdexception locked="false" priority="22" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Strong"> <w:lsdexception locked="false" priority="20" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Emphasis"> <w:lsdexception locked="false" priority="59" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Table Grid"> <w:lsdexception locked="false" unhidewhenused="false" name="Placeholder Text"> <w:lsdexception locked="false" priority="1" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="No Spacing"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" unhidewhenused="false" name="Revision"> <w:lsdexception locked="false" priority="34" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="List Paragraph"> <w:lsdexception locked="false" priority="29" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Quote"> <w:lsdexception locked="false" priority="30" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Intense Quote"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 1"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 2"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 3"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 4"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 5"> <w:lsdexception locked="false" priority="60" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Shading Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="61" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light List Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="62" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Light Grid Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="63" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 1 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="64" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Shading 2 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="65" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 1 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="66" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium List 2 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="67" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 1 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="68" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 2 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="69" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Medium Grid 3 Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="70" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Dark List Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="71" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Shading Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="72" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful List Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="73" semihidden="false" unhidewhenused="false" name="Colorful Grid Accent 6"> <w:lsdexception locked="false" priority="19" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Subtle Emphasis"> <w:lsdexception locked="false" priority="21" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Intense Emphasis"> <w:lsdexception locked="false" priority="31" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Subtle Reference"> <w:lsdexception locked="false" priority="32" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Intense Reference"> <w:lsdexception locked="false" priority="33" semihidden="false" unhidewhenused="false" qformat="true" name="Book Title"> <w:lsdexception locked="false" priority="37" name="Bibliography"> <w:lsdexception locked="false" priority="39" qformat="true" name="TOC Heading"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 159 0;} @font-face {font-family:Calibri; panose-1:2 15 5 2 2 2 4 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1073750139 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:10.0pt; margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-language:EN-US;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-hansi-font-family:Calibri;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi;} </style> <![endif]--> <p class="MsoNormal">Gözünü açtığın dünyada ben yoktum daha. İçtiğin sütten içmedim hiç, izlediğin çizgi filmi abimden dinledim, takıldığın taşa takılmadım, ilk gittiğin bara gitmedim. Çok ayrı bir yerde, çok ayrı bir zamanda büyüdüm senden.<span style=""> </span>Ben <span style="font-weight: bold;">“tel sarar kızım, tel sarar” </span>öğrenirken babamdan sen çarpım tablosunu ezberleyeli 2 yıl olmuştu. Elime ilk defa kalem verdiklerinde, sen belki bir okul sırasında cevabını bilmediğin her soru için A işaretliyordun.<span style=""> </span>Ben mavi önlüğümü giymiş okulun köşesindeki direğe kusarken sen öndeki kızın bacaklarına bakıyordun. <span style=""> </span>Ben ortaokulda şişe çevirmece oynarken sen üniversite kahvesinde batak çeviriyordun. Lisede ilk defa biri elimi tuttuğunda belki sen ilişkilerin heyecansızlığından dert yanıyordun yanındakine. Ben üniversitede<span style="font-weight: bold;"> “ne yapacağım”</span> diye kafa patlatırken, sen yapmaya karar verdiğin şey için emek vermeye başlayalı kim bilir kaç zaman olmuştu. </p> <p class="MsoNormal">Böyle sessiz ve belli etmeden oynadı hayat bizimle zevkle. Beni sana büyüttü, seni bana olgunlaştırdı.<span style=""> </span>Sonra bir gün hiç ummadığım bir şehirde yan yana iki sandalyeye oturttu bizi.<span style=""> </span>İki ayrı şehirde iki ayrı yeni hayat savaşına sürükledi, dalga geçer gibi düşüncemizi yan yana duran o iki sandalyeye kilitledi.</p> <p class="MsoNormal">Ne gözünü bensiz bi dünyaya açan sen, ne de yanımdaki sandalyeye oturan sen; arkasından usul usul yetişip yanındaki sandalyeye oturan o küçük kızın senin var oluşuna bu kadar minnettar olacağını tahmin ederdi!</p> <p class="MsoNormal">Bensiz kutladığın her doğum günün seni bana getirdiği için, şimdiki doğum günün benim olduğun için, bundan sonraki her doğum günün de birlikte alacağımız bir sonraki yaşın habercisi olduğu için kutlu olsun! </p> <p class="MsoNormal">Gelip de benim olduğun için, <span style="font-weight: bold;">iyi ki doğdun!
<br /></span></p><p class="MsoNormal">PS: (kabul ediyorum, bu son cümle biraz bencilce dostum; ama gerçek!)<span style="font-weight: bold;">
<br /></span></p> dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-4324746833377913642009-10-06T18:49:00.004+03:002009-10-06T19:32:53.356+03:00geri dönüş<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/Sstwgc11auI/AAAAAAAAAKA/LDI5ZB-U__4/s1600-h/DSCN7472.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/Sstwgc11auI/AAAAAAAAAKA/LDI5ZB-U__4/s400/DSCN7472.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5389525081879046882" border="0" /></a><br />yaz bitti...<br />elimden sanki küçük bir balık kayıp gitti.<br />ezginin günlüğü söylesin, yaz hiç biter mi?<br />laboratuar karelerini saydım, narlıdere yollarını arşınladım, makalelerden kafamı uzatıp hayallere daldım bu yaz en çok.<br />nadiren de sevgiliye hasret izmir sıcağından, sevgili kollarında akdeniz sularına daldım. 4 fili bir vosvosa sığdırdım, 5 günde hızlandırılmış akdeniz turu yaptım.<br />bir balıkçı teknesinden atlayıp, beni yuttuğu gibi midesine indirsin ve bir daha o ofis sandalyesine geri göndermesin diye masmavi çarşaflara dolandım. kaputaş'ın köpüklerine karıştım, olimpos'un tembelliğine, kekova'nın tarihine, dalyan'ın gecelerine. karıştığım yerde kalmak istedim, gördüklerim bir avuç minik taş ve bir yudum suyla birlikte bende kalsın istedim.<br />olmadı.<br />akreple yelkovan beni kovaladı, ben onları.<br />şimdi yetmeyen bir yazın asla yetmeyecek anılarıyla aklındaki hayal kurtlarının açlığını besleyecek kırmızı balık! renkli taşlarıyla oyalandığı, ama içinde olduğunu (ne yazık ki) bildiği akvaryumunda!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-8162127437842429052009-07-20T23:18:00.005+03:002009-07-20T23:57:07.269+03:00to do list<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SmTYhRTHiTI/AAAAAAAAAJo/T9-ASNPUERM/s1600-h/DSCN6576.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SmTYhRTHiTI/AAAAAAAAAJo/T9-ASNPUERM/s400/DSCN6576.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5360647522568603954" border="0" /></a><br /><img src="file:///C:/Users/hande/Pictures/2009yaz/15-19.07.09/103NIKON/DSCN6576.JPG" alt="" /><br />beynimin girintileri arasına tam da lafın gelişi gibi fiziksel olarak sıkıştırıp asla çıkmasın istediğim anlar var, sıkışıp kaldıkları yerden sökmek istediklerimin yanında.<br /><br />durmalarını istediğim yerlere yeterince iyi raptiyelemediğimi düşündüklerimi küçük kutlular içinde kağıt parçaları ya da plastikler olarak biriktirdim bu yaşıma kadar. ama bir de görüntüler var, ya da hisler.<br /><br />hani o tatlı ve kısa yokuşların içimizde bıraktığı tarif edilemeyen şey gibi hissettiren anlar. sanki <span style="font-weight: bold;">"yüreği ağzına gelmek"</span> gibi ama söylendiği gibi korkudan değil heyecan ya da mutluluktan.<br />o görüntüler ki, bir gün aklımdaki herşeyi silecek bir makinaya girdiğimde bile yerlerinden oynamamalılar.<br /><br />asfalttaki çizgilere baka baka geçirdiğim beş günde o kadar çok görüntü biriktirdim ki aklımda. <span style="font-weight: bold;">idrar torbam</span> ve o <span style="font-weight: bold;">küçük yokuş</span>un birlikte beynime oynadığı o komik oyuna o kadar çok kandım ki.<br /><span style="font-weight: bold;">karaburun</span>da denize sıfır pansiyonumuzun denizin içindeki restoranında yiyemediğim balık, içemediğim rakı... buna rağmen aklımda kalan istek ve keyif, nasılsa!<span style="font-weight: bold;"><br /><br />bakire meryem</span>in karşısında sol elimin yüzük parmağına konan bir öpücük... incecik iki mumun ipinde tutuşturup atmosfere saldığımız tek bir dilek... ve bomboş bir peçeteye çizilmiş çöpten adamın, sevgilisi çöpten kadının elini tutuşunun aynı yerdeki binlerce dilekten daha önce gerçekleşmesi gerektiğini düşünmek...<br /><br />göllere, sazlıklara ve karanlıklara bağıra bağıra şarkı söylemek, alerjiden kızaran ayakları pencereden rüzgara sallamak, yaptığın bu salak şeylere en az senin kadar gülen birini bulmak yanında...<br /><br />bakire, aklımdakileri koru... şimdi durdukları yerde aynı canlılıklarıyla ve gerçeklikleriyle durmaları için... ve yer aç zihnimde, yenileri için.<br /><br />not: bakire, peçetenin üzerine yıldız çizdim. <span style="font-weight: bold;">"to do list"</span> e ilk sıradan girsin diye!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-28598752329830253122009-07-09T21:14:00.004+03:002010-06-08T20:57:17.733+03:00hafif müzik!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TA6EdYrbNiI/AAAAAAAAAKc/kWw-xqbOJBE/s1600/fahriye%2Babla.jpeg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 133px; height: 200px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/TA6EdYrbNiI/AAAAAAAAAKc/kWw-xqbOJBE/s200/fahriye%2Babla.jpeg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480463436932134434" border="0" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.itusozluk.com/img.php/11c6cb9124306c70b5504db71c0e202e30808/fahriye+abla"><br /></a><br /><br /><span style="font-weight: bold; font-style: italic;">hafif müzik dinleyelim mi bu akşam<br /><br /></span><span style="font-weight: bold; font-style: italic;">ki yarın hafifmeşrep olalım<br /><br /></span><span style="font-weight: bold; font-style: italic;">ki yarın kolay olsun...</span><br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">hafifmeşrep</span>; eski türk filmlerinde o mahalledeki bakkala geceliğiyle seslenen saçları kabarık kadın. taşıdıklarını saklama gereği görmeyen, hatta daha çok sergilemekten zevk alan genellikle siyah saçlı beyaz tenli, mahallenin en çok laf edilen ama en çok da bakıp bakıp iç geçirilen kadını.<br /><br />hem <span style="font-weight: bold;">orospu</span>dur, hem <span style="font-weight: bold;">esaslı kadın</span>. esaslı kadınlığı ayıkken camını orospu diye taşlayan, akşam meyhanede içip içip kapısına dayanan mahalleli erginleri o pis ağzıyla tersleyip kapı dışarı edişindedir. orospuluğu ise sütyensiz giydiği geceliğinde, <span style="font-weight: bold;">parlak kadın çorabı</span>nda, sevgilisini geceyarısı saklamadan eve alışında, elinde kadehle balkona çıkışında, en çok da ayağına giydiği o <span style="font-weight: bold;">topuklu ayakkabı</span>larındadır.<br /><br />topuklu ayakkabı, köylü kadınların şehirleşmesi için ilk adımdır. önce topuklu ayakkabı giyerler sonra saçlarını sarıya boyarlar. bizim <span style="font-weight: bold;">küçük emrah</span> değil mi kız kardeşi topuklu ayakkabı giydiğinde <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">"sen de annemiz gibi orospu mu olacaksın gülcan?"</span> diye isyanla bağıran?<br /><br />sokağa çıkınca kafasına eşarp geçiren namuslu ve güzel başrol oyuncusuna rağmen sevdim ben o hafifmeşrep kadınları. elindeki kristal viski bardağıyla <span style="font-weight: bold;">nuri alço</span>nun ağına düşürdüğü namuslu ve saf kızların makus kaderine meydan okuyuşunu, gecenin bir yarısı sarhoş sarhoş getirildiği arabadan <span style="font-weight: bold;">parizyen</span> çorabıyla parıl parıl bağıran bacağını atarak inişini, emrahın kardeşinin namus etiketini karalayan topuklu ayakkabısıyla sokağın bi başından bi başına süzülüşünü, bozuk ağzını, feleğin çemberinden geçmiş basit kadın söylemlerini... <span style="font-weight: bold;">emrah</span>ın bakkala vereceği birşeyi kalmayınca kendini veren <span style="font-weight: bold;">çaresiz annesi</span>nden, çalışmaya giderken başına eşarp geçiren ve daima patronunun tacizine uğrayan ama parasızlıktan gıkını çıkaramayan namus timsali <span style="font-weight: bold;">fabrika kızı</span>ndan, yine patronu tarafından işyeri gardrobundan giyinirken gözetlenen kemik gözlüklü soğuk <span style="font-weight: bold;">sekreter</span>den daha gerçek ve daha doğru geldi bana hep.<br /><br />bu nedendendir ki, hafifmeşrep olmak aynı <span style="font-weight: bold;">vega</span>nın dediği gibidir. hafif müzik gibi doğal, direk ve yarını kolaylaştıran bir şeydir!<br /><br /><span style="font-style: italic; font-weight: bold;">hafif müzik dinleyelim mi bu akşam</span><br /><br /><span style="font-style: italic; font-weight: bold;"> ki yarın hafifmeşrep olalım</span><br /><br /><span style="font-style: italic; font-weight: bold;"> ki yarın kolay olsun...</span>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-22781102206944711852009-07-02T16:49:00.002+03:002009-07-02T18:06:00.836+03:00ayakkabı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.superkahramanlar.com/ninjakaplumbagalar-foto/b5.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 300px; height: 398px;" src="http://www.superkahramanlar.com/ninjakaplumbagalar-foto/b5.jpg" alt="" border="0" /></a><br />ben ayakkabılarımla uyumayı hep sevdim.. geçen gün bölümde ezginin aldığı ayakkabı üzerine konuşurken aklıma geldi..kızlar ayakkabılarını sever, onlara aşık olur, onlarla konuşur...<br /><br />her akşamüstü televizyon karşısında heyecanla beklediğim ninja kaplumbağaların tuvalet terliği plastiğinden yapılmış sandaletleri çıkmıştı. belki dünyanın en adi şeyiydi, ama sokakta peşinden koştuğum herkesin ayağında vardı ve benim de olmalıydı. ve ben de herkesin ayağındaki Donatello değil, kahramanım Michelangelo olmalıydı. anneme arkadaşlarımın sandaletlerini göstermeye başlamıştım hemen. hiç bir şeyi direk söyleyerek isteyemedim kolay kolay, böyle imalarla eşindim olduğum yerde. sonra bir gün istemeden daldığım öğle uykusundan başucumda Michelangelo'lu sandaletlerimle uyandım.. pırıl pırıl, yemyeşil ve çok güzeldiler. onları yastığımın kenarından almadan annemi öpmeye gittim ve tekrar yanlarına yattım.<br /><br />biraz büyüdüm sonra, bayramüstü.. her zamanki gibi hastayım, iğneler ilaçlar uçuşuyor halisülasyonlarımın arasında. ateşim o kadar yüksek ki gördüklerim gerçek mi değil mi anlayamıyorum. sonra boncuklu sandaletler görüyorum babamın elinde, gerçek olmayacak kadar güzeller. babam ayağıma giydiriyor, elinde bir çift ayakkabı daha var ama onların boncukları yok! annemle konuştuklarını duyuyorum annem boncuksuzları daha çok beğeniyor, "daha uzun süre giyer" gibi bir şeyler söylüyor babama. eğer kafamı toparlayıp olaya dahil olmazsam boncuklu sandaletleri ömrümün sonuna kadar unutmam gerek... toparlanıp "boncuklular olsun, çok güzel onlar" diyorum ve uykuya dalıyorum. uyandığımda ayağımda boncuklu sandaletlerim, birlikte mutluyuz....<br /><span style="font-weight: bold;">sümerbank</span> vardı eskiden, hep ordan alışveriş edilir ve taksit ödemeye gidilirdi. yine taksit ödemeye gittiğimiz bir gün ben vitrinde duran kırmızı rugan ayakkabılara aşık oluyorum...<br />anneme binbir eziyet edip eve kucağımda onlarla dönüyorum. <span style="font-weight: bold;">beyaz, bilekte kıvrılan uçları dantelli çoraplarım</span>la o kadar büyüleyiciler ki, kuzenim ceyda kıskançlıktan çatlayacak adım gibi eminim!o gece de onlarla uyuyorum...<br /><br />büyüdükçe ayakkabılarla uyunmuyor, ve ayakkabının sadece çorapla uyum içinde olması yetmiyor bir yaştan sonra.. her kıyafetin altına giyilecek ayakkabı bulmak gerek, bugün sarı eteğin altına giydiğini yarın siyah kotunla giyemezsin... büyümek her zaman dediğim gibi,<span style="font-weight: bold;"> "zor"</span>!<br /><br />evet büyüdükçe ayakkabılarla uyunmuyor artık belki, ama ben hala ne zaman yeni bir ayakkabı alsam onlarla uyuma isteğimi ve heyecanımı zor bastırıyorum.. ve biliyorum ki sadece <span style="font-weight: bold;">ortopedik, koyu kahverengi babanne ayakkabıları</span> giyebiliyor hale geldiğimde bile, o çirkin<span style="font-weight: bold;"> "bilmemkaç nokta"</span> ayakkabılarla bile uyumak isteyeceğim... çünkü aslında hepsi o adi tuvalet terliği plastiğinden yapılmış <span style="font-weight: bold;">ninja kaplumbağalar sandaleti</span>!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-90647374332551590112009-06-28T23:27:00.002+03:002009-06-28T23:47:08.188+03:00wellcome backısparta' lara kongrelere gitmek, sevgiliyi önümzdeki 2 ay için son kez görmek, geri dönüp ders dönemini geride bırakmanın uğraşına düşmek; ikili ilişkilerde başarısız, uykusuz, yorgun günler geçirmek... ardından trabzonda ikinci bir kongre, yine uykusuz ama değecek kadar eğlenceli günler geceler... güzel yerler gezip ne kadar güzel olduklarına şaşarak dolaşırken, eğlenirken eksiklik duymak... evi, yatağı, anneyi, babayı, sevgiliyi özlemek...<br />takvimde bu kadar çok işaretlenmiş gün varken bloga yazı yazmak rüya tabi ki!<br />saydıklarımın bir çoğu geride kaldı, kimi devam ediyor aynı yoğunlukta, kimiyse hafifledi nispeten...<br />bloga geri dönmenin umuduyla kısa bir girizgah yaptım işte, aklımda tatil ve gelecek planları..<br />"wellcome back" işte, anlayın.dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-91145625835014621792009-06-01T20:42:00.000+03:002009-06-01T20:42:40.411+03:00Yukarı, yukarı ve ileri!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SiQNxiLbDsI/AAAAAAAAAJg/Q58NWofIIcY/s1600-h/There_is_still_hope_by_Ambyon.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 285px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SiQNxiLbDsI/AAAAAAAAAJg/Q58NWofIIcY/s400/There_is_still_hope_by_Ambyon.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5342410202607718082" border="0" /></a><br />5 e koştururken, 3 e bile yetememiş buluyorum kendimi. vakit ayırıp da doya doya sohbet edemediğim arkadaşlarım, kendime ayıramadığım kayıp zamanlarım, telefonda geçirmeyi özlediğim dakikalarım, kırdığım kalplerim ve ne yazık ki bulanık düşüncelerim var bu ara.<br /><br />sinirlerim geriliyor tel tel, küçükken babamın udunun tellerini minik parmaklarımla çekip çekip bıraktığım gibi birileri benim tellerimi asılıp asılıp bırakıyorlar. ve dalga dalga gücümü eriten titreşimleriyle savaşıyorum. oturup dert anlatacak gücüm yok, ama aklımda olasılıklar üzerine cümleler biriktiriyorum. çünkü öyle bir yerdeyim ki, ağzımdan çıkan kelimeler benim değiller sanki. birilerinin usunda kocaman olup beni ısırıyorlar, ya da küçücük önemsiz kırıntılar halinde yerlere dökülüyorlar. devler üstüne basıyor, kırılıyorlar.<br /><br />vücudum manevi, fiziksel ve biyolojik ajanlarla stress altında, ingilizce bir makalenin çevrilmeyi bekleyen satırları arasına sıkışıp kalıyor. <span style="font-weight: bold;">(rape me medical science!)</span><br /><span style="font-weight: bold;">"hacıyatmaz"</span> olmak zorundayım , kafamı yerden yere vursunlar n'apalım; ben kalkmak zorundayım! ilerleyemeden sıkıştığım iki taş arasından sızacak ışığı bekliyorum.<br /><br />ben hiç bunalımlarıyla haftalarca sürüklenen kızlardan olmadım. önüme çıkanlarla <span style="font-weight: bold;">mutsuz ama güçlü bir savaş </span>verip, eteğimde kalan ağırlıkları da son bir çabayla silkeleyip yoluma devam ettim hep. ne mutsuzluğumu baskılayıp sıkıştırmaya çalıştım bir yerlere, ne de kocaman olup beni yemesine izin verdim.<br /><br />şimdi yine bu <span style="font-weight: bold;">mutsuz ve yorgun</span> <span style="font-weight: bold;">savaş</span>ın ortasındayım. uçup giden aklım, alınganlığım ve bilenmiş dişlerim için bana kızmayın <span style="font-weight: bold;">bayım</span>! bu <span style="font-weight: bold;">mutsuz ve yorgun savaşçı</span> uykusunda hala bir kaldırım çatlağından boynunu uzatan o kahraman aşkınızın yeşiline dalıyor!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-88191028455785232382009-05-27T22:09:00.007+03:002009-05-28T00:04:53.369+03:00sağlama<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/Sh2cJPVkd7I/AAAAAAAAAJY/RvtWpVcFpns/s1600-h/handebikini001.jpg"><img style="margin: 0pt 0pt 10px 10px; float: right; cursor: pointer; width: 135px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/Sh2cJPVkd7I/AAAAAAAAAJY/RvtWpVcFpns/s400/handebikini001.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5340596415681034162" border="0" /></a><br /><br />hayır baba, o yakana tutunup uyuyan kız çocuğu ben değilim!<br /><br />artık olmaz anne, uykuya dalmadan önce her seferinde eline ihtiyaç duyamam!<br /><br />aynı filmlerdeki gibi, <span style="font-weight: bold;">"not anymore!"</span><br /><br />ben sizin o güvenli, huzurlu ve etrafa <span style="font-weight: bold;">mavi ışıklar saçan koruma küreniz</span>e sığamayacak yaşa geldim. o kadar büyüdüm ki o <span style="font-weight: bold;">kozmik kalkan</span>dan kolum bacağım sarkmaya başladı. en ironik olanı da ne biliyor musunuz? kafamın içine yıllar önce tohumlarını attığınız düşünceler sizin kontrolünüz dışında hızla büyüyüp dallanarak kocaman bir ağaç oldular. dallarında tazesiyle, çürüğüyle kıpkırmızı meyveleri; sarısıyla, yeşiliyle rengarenk yaprakları birikti. işte kafamın içindeki bu kocaman ağaç için bir zamanlar mavi ışıklarını hayranlıkla izlediğim bu koruyucu kalkan ölümcül boyutta dar!<br /><br /><span style="font-weight: bold;">hayali arkadaş</span>larım vardı ya; yerini etiyle ve kanıyla yıllardır yanımda duran insanlar aldı. hani o önce bacağınıza sarılarak korkup kaçtığım, sonra "niye benimki<span style="font-weight: bold;"> Red Kit</span> 'inki gibi <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">dışıvn dışıvn</span> yapınca ölmüyor" diye düşündüğüm gölgem var ya; onunla derdim bitti. tırnağının kenarındaki etleri yediğim için acıyan ve gecenin bir yarısı uykudan uyandırıp ağlayarak üflettiğim parmaklarım var ya; size üfletmekten utanacağım kadar büyüyüp sizinkilere benzediler.<br /><br />hayır baba, ayakkabını boyadığında avucuna sıkıştırdığın kağıt paranın hepsini sakıza yatıran o küçük kız değilim artık. kapının arkasında heyecanla bekleyen, sen anahtarını sokmadan kapıyı açan ve <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">"bu kapı otomonik"</span> demeni bekleyen; her gün bu espriye katıla katıla gülen o <span style="font-weight: bold;">kızılcık</span> değilim.<br /><br />ne yazık ki anne, peşinden yemek yedirmek için koşturduğun o sıska kız büyüdü. hani <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">"ceydalara gidince yutacağım"</span> diye tutturup ağzımda bir gece beklettiğim lokmalar vardı ya, onlar ne zaman ağzıma alıp yuvarladığımı anlayamadığım kocaman lokmalar halini aldılar ve ne yazık ki hiç birininin anlatılacak komik bir hikayesi yok. sen uyumadan bir türlü uykuya dalmayan o minicik bebek şimdi uyanık tutmak için çabaladığın kocaman bir kız oldu.<br /><br />ben sizden köklenip göğe uzandım ya, suyunuzu çektikçe maviye döndü yüzüm. toprağınızdan çaldıkça güneşe uzandım. kalkıp köklerimi toplayıp gidesim geldi iki adım, dalmışım derinlerinize farketmeden, gidemedim... ne kadar büyüdüysem göğe, o kadar büyümüşüm size.<br /><span style="font-weight: bold;">gitmek</span> her aklıma düştüğünde, içimde bulamadım aradığım cesareti. kapısından çıktığım eve, ayakkabılarımı sürttüğüm sokağa, otobüsüne bindiğim şehire attım suçu... size yüklendim şimdiki gibi. büyüdükçe kendime sığmadım, ama nedenini hep size bağladım. <span style="font-weight: bold;">bir başına gitmek mutluluğu</span>nun peşine düşüp, <span style="font-weight: bold;">gidememek mutluluğu</span>nu gözümden kaçırdım.<br /><br />sen bana bakma anne, ben sana yağdırıp kendi hesabımı tutuyorum. hala büyük insanların kabusları uyutmadığı zaman elimin içinde avcunu arıyorum.<br /><br />sen bana kulak asma baba, beş dakika önce kabıma sığmayıp beş dakika sonra <span style="font-weight: bold;">mavi kalkan</span>ın ışıklarına sığınıyorum. buraya yazdım belki ama sen bilme baba, sen her anahtar kullandığında ben kendime <span style="font-weight: bold;">"yine geç kaldın"</span> diyorum...<br /><br />hücre katmanları arasında boğulduğum gecenin birinde yazıp yazıp sonunda kendimi yalanlıyorum.<br /><br />toprağa çıplak ayaklarımı gömüp, başımı göğe kaldırıyorum, biliyorsunuz ki sizi <span style="font-weight: bold;">gitmek</span>'ten <span style="font-weight: bold;">"pek çok fazla"</span> seviyorum!dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-71004189167390448122009-05-25T23:19:00.008+03:002009-05-26T00:54:37.024+03:00Destina<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/ShsLA999RfI/AAAAAAAAAJI/G4aS7j5z8eQ/s1600-h/sleeping-woman-and-demon.jpg"><img style="margin: 0pt 0pt 10px 10px; float: right; cursor: pointer; width: 320px; height: 260px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/ShsLA999RfI/AAAAAAAAAJI/G4aS7j5z8eQ/s320/sleeping-woman-and-demon.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5339873894440191474" border="0" /></a><br /><span style="font-weight: bold;">Yeni Türkü</span> konserleri, lise yıllarımın en eğlenceli konserleri... kız kıza, bazen yanımızda bir kaç erkek, fuarda, atlas pavyonunda ya da hatırlayamadığım bir iki yerde daha belki, sıkış tepiş ve elimizde ikincisini içtiğimizde sarhoş olduğumuz biralarla çığlık çığlığa söylediğimiz şarkılar...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Can Yücel </span>in o direk ve yalın dizelerine bıraktık kendimizi ezgisine dalıp giderek. <span style="font-style: italic;">burası gibi değil başka bir memleket</span> istedik <span style="font-style: italic;">denizi ayrı deniz, havası ayrı hava</span>; <span style="font-style: italic;">bir sakin derenin içinde yeşil bir saz</span> olmayı istedik... <span style="font-weight: bold;">Murathan Mungan</span> ın yoğun satırlarında kaybolduk, <span style="font-weight: bold;">Derya Köroğlu</span> nun gerçekten de derya gibi bir durgun bir çalkantılı sesiyle. ve bu iki kişi arasındaki bağ hiç rahatsız etmedi bizi, belki de böylesine üretken olduğu için.<br /><br />şimdi biraz <span style="font-weight: bold;">Sezen Cumhur Önal</span> gibi konuşacağım ama; bazı şarkılar sadece kulağıma hitap eder. ezgisiyle, sözüyle... kimilerinin de sadece sözleri dikkatimi çeker. yeni türkünün şarkılarındaysa hem sözlere hem de müziğe gömülmüşümdür dinlerken. ya sözlerin arasında sesine hayran olduğum yan flüte dalmışımdır, hep dediğim gibi <span style="font-style: italic;">bütünden iki kelime çıkarıp arasına sıkışmışımdır</span> ya da.<br /><br />otursam her yeni türkü şarkısına bir yazı yazarım belki.<span style="font-weight: bold;"> aşk yeniden</span>' le yepyeni ve taptaze aşkımdan dem vururum ya da <span style="font-weight: bold;">olmasa mektubun</span>'la kendime dönüp yazılmamış mektupların hesabına otururum. bana yazmak olsun, iki kelimeden dört sayfaya nasıl gelmişim diye düşünürken bulurum kendimi. evet her şarkıya bi yazı yazarım otursam, ama destinayla ilgili iki kelimeyi bir araya getiremedim.<br /><br />ah canım okur, bunu kendi verimsizliğime bağlayıp dizlerime vura vura dövünecek değilim tabi ki... ben bunu yine diğer ucunun nereden geldiğini bilemediğim iplerimden biri olarak benimseyip <span style="font-weight: bold;">Lale Müldür</span>'ün kelimelerinin ucuna düğümlerim...<br /><br />gecelerden birinde, <span style="font-weight: bold;">ben uyurken</span>; yüreğini bir yıldız gibi bana bağlayıp da, verdiği ismi kulağıma fısıldayan biri gerçek oldu diye, sevinçle! yaşamımın gizini verecek diye, heyecanla!<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Yeni Türkü - Destina</span> <br /><br /><span style="font-style: italic;">Dün gece sen uyurken</span><br /><span style="font-style: italic;">İsmini fısıldadım</span> <span style="font-style: italic;"><br />Ve hayvanların korkunç</span> <span style="font-style: italic;"><br />Öykülerini anlattım</span> <span style="font-style: italic;"><br /><br />Dün gece sen uyurken</span> <span style="font-style: italic;"><br />Çiçeklere su verdim</span> <span style="font-style: italic;"><br />Ve insanların korkunç</span> <span style="font-style: italic;"><br />Öykülerini anlattım onlara</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">Dün gece sen uyurken</span> <span style="font-style: italic;"><br />Yüreğim </span><span style="font-style: italic;">bir yıldız gibi bağlandı sana</span> <span style="font-style: italic;"><br />İşte bu yüzden sırf bu yüzden</span> <span style="font-style: italic;"><br />Yeni bir isim verdim sana</span> <span style="font-style: italic;"><br /><br />Sen öyle umarsız uyusanda bir köşede</span> <span style="font-style: italic;"><br />İşte bu yüzden sırf bu yüzden işte</span><br /><span style="font-style: italic;">Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için</span> <span style="font-style: italic;"><br />Seni bu denli yıktıkları için Destina</span> <span style="font-style: italic;"><br />Yaşamımın gizini vereceğim sana</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Lale Müldür</span><br /><br /><br /><div><object width="480" height="381"><param name="movie" value="http://www.dailymotion.com/swf/x7jg5y_destina_music&related=1"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.dailymotion.com/swf/x7jg5y_destina_music&related=1" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" width="480" height="381"></embed></object><br /><i><a href="http://www.dailymotion.com/channel/music"><br /></a></i></div><br /><br /><a href="http://www.mylivesignature.com/" target="_blank"><img src="http://signatures.mylivesignature.com/54487/144/205D529DFE7DE2156E483DCA3BE2BF32.png" style="border: 0pt none ! important; background: transparent none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: -moz-initial; -moz-background-origin: -moz-initial; -moz-background-inline-policy: -moz-initial;" /></a>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-68912715445800174462009-04-24T22:18:00.006+03:002009-04-25T00:15:01.289+03:00sevgili baylar,<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SfIpn07-VAI/AAAAAAAAAIw/KnW8rjZqm8Y/s1600-h/resiim.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 301px; height: 364px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_xhzcmMBGJwE/SfIpn07-VAI/AAAAAAAAAIw/KnW8rjZqm8Y/s400/resiim.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5328367073334547458" border="0" /></a><br />çok şey istemedik baylar!<br />durduk yere yaklaşıp yüzümüzü sevin istedik, hiç bir nedeni yokken gelip öpün istedik. yıllardır köşede duran çiçekçi bir akşam üstü gelirken gözünüze çarpsın istedik. hani o şarkı var ya, işte o çaldığında hatırlayıp gözümüzün içine bakın istedik. belki cebimize atılmış bir not, belki de gece yarısı bizi uyandıran bir mesaj istedik. şu doğum gününü aklınızda tutun istedik, arada gelip yalan da olsa nasıl dünya güzeli olduğumuzu, o sarı elbisenin bize ne çok yakıştığını biraz hayranlıkla söyleyin istedik.<br /><br />çok şey istemedik baylar!<br />3-5 ay oluverdi mi hemen alışmayın istedik, hiç terkedemeyecekmişiz gibi yayılmayın varlığımızın konforuna. inceliklerden vazgeçmeyin, gözünüze o balık donukluğunu yerleştirmeyin istedik elimizi tutarken. bırakın ayları, yılları sermişken ardımıza sanki kaldırıp atamayacakmışız gibi elinizde tuttuğunuza inandığınız o <span style="font-weight: bold;">hayali ip</span>e sarılıp uyumayın istedik.<br /><br />çok şey istemedik baylar!<br />istediğimizden çok şey verdik, karşılığını göremedik. <span style="font-weight: bold;">"ben hakkımı söke söke alırım"</span> dedik başladık <span style="font-weight: bold;">dırdır</span>a. kendimizden sıkıldık zaman zaman, yine de yılmadık. ilk günlerde aşık olduğumuz gözleri ışıl ışıl adam karşımızda duran o karanlık <span style="font-weight: bold;">ağaç kavuğu</span>nun içinden <span style="font-weight: bold;">"şakaaa" </span>diye çıksın istedik. bekledik, gelmedi. kendi dırdırımız kendi ruhumuzu yedi bitirdi, sizin çatlaklarınızdan içeri sızamadık. işte orada içimizdeki gururlu kadın ayağa kalkıp silkindi ve kendine geldi. <span style="font-weight: bold;">"yeterin beteri var, size doyum olmaz biz kalkalım"</span> dedik... fonda ajda...<br /><br /><span style="font-style: italic;">"sardı korkular gelecek yıllar</span><br /><span style="font-style: italic;">düşündüm sensiz nasıl yaşanacaklar</span><br /><span style="font-style: italic;">gözlerimde canlanırken yaptığın haksızlıklar</span><br /><span style="font-style: italic;">güçlendim herşey bambaşka olacak</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">şimdi gel de gör beni bambaşka biri</span><br /><span style="font-style: italic;">topladım dağılan kalbimin her köşesini</span><br /><span style="font-style: italic;">ardından ağlayan o zavallı kız nerede şimdi</span><br /><span style="font-style: italic;">gel gör beni<br />sevenlere vereceğim sevgimi!"</span><br /><br />çok şey istemedik baylar!<br />madem <span style="font-weight: bold;">can</span> olmayacaktınız, <span style="font-weight: bold;">def </span>olun istedik. dönün geldiğiniz yere, bizi önce göz yaşı, bir kaç kadeh şarap, belki bir bar, biraz dans; sonra da son olacağına inandığımız ya da son olacağını umduğumuz<span style="font-weight: bold;"> yeni bir aşk</span>la yalnız bırakın istedik. çaresiz, sizden kurtulmak için yine size seslendik...<br /><br />"<span style="font-style: italic;">sevgili baylar </span><br /><span style="font-style: italic;"> onarın ruhumu sil baştan!</span>"<br /><br />çok şey istemedik baylar!<br />yaralar açmayın, açtıklarınıza üfleyin, sarıp sarmalayın istedik. tırnaklarınızı yaralarımızın kabuklarını kaldırmak için değil, güzel bir gelecek kurmak için kullanın istedik. süründürmeyin, sürüklemeyin istedik. <span style="font-weight: bold;">zehir</span>imiz de <span style="font-weight: bold;">panzehir</span>imiz de sizsiniz, bilin istedik. bilin ama güvenmeyin istedik.<br /><br />çok şey istemedik baylar!<br /><span style="font-weight: bold;">aşk olsun istedik!</span><br /><br />çok şey istemedik baylar!<br /><span style="font-weight: bold;"></span>azalmadan, azaltmadan kalın istedik. kemirecekseniz bir yandan, "<span style="font-weight: bold;">allahaşkına bi <span style="font-style: italic;">s.</span> gidin!"</span> istedik!<br /><br />P.S: sözüm meclisten dışarı baylar! :)<br /><a href="http://www.mylivesignature.com/" target="_blank"><img src="http://signatures.mylivesignature.com/54487/144/205D529DFE7DE2156E483DCA3BE2BF32.png" style="border: 0pt none ! important; background: transparent none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: -moz-initial; -moz-background-origin: -moz-initial; -moz-background-inline-policy: -moz-initial;" /></a>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-72101824330258016472009-04-14T18:44:00.007+03:002009-04-21T11:58:45.506+03:00büyümek<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://beconfused.com/images/2008/02/Growing-Up.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 500px; height: 363px;" src="http://beconfused.com/images/2008/02/Growing-Up.png" alt="" border="0" /></a><br />düştüğümde dizimde açılan yaranın kaç günde geçeceği babam tarafından yıllar önce öngörüldü. <span style="font-weight: bold;">"yaşın kadar günde"</span> geçerdi yaralar ve sorun değildi yaşım henüz. yaralarımız haftalarca kapkara kabuklarıyla beklemeye başlayınca büyüdük.<br /><br />bir sakız bir yumiyumdan oluşan alışveriş listesi bakkala gitmek için yeterli olmayınca büyüdük. ve tabi ki bakkal amca bize fazladan bir <span style="font-weight: bold;">mabel sakız</span> hediye etmeyince...<br /><br />silgiyi kaybetmemek için ortasını babanın alet çekmecesinden çalınan vida ile delip, delikten geçirilen iple boynumuza asmayı bırakınca büyüdük. ya da silgi kaybetmemeye başlayınca.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">"susam sokağı"</span>nın saatini kaçırmaya başlayınca, çizgifilm karakteri olmaktan vazgeçince, <span style="font-weight: bold;">"teenage mutant ninja turtles"</span> ı bir şekilde anlayıp da <span style="font-weight: bold;">"heroes in a half-shell"</span> kısmını <span style="font-weight: bold;">"ona buna hapşu"</span> şeklinde söylemeyi bırakınca büyüdük. doğrusunu öğrendiğimizde çok büyümüştük...<br /><br />15 dakikalık tenefüse hem <span style="font-weight: bold;">yakalamaç</span> hem <span style="font-weight: bold;">mor menekşe</span> hem de <span style="font-weight: bold;">yağ satarım bal satarım</span> oyunlarını sığdıramayınca büyüdük. mor menekşenin şarkısını unuttuğumuzda daha da büyüktük.<br /><br />aşık olduğumuz çocuğun yanından geçemezdik, yüzüne bakamazdık, adını çıkaramazdık iki dudağımızın arasından; bağıra bağıra sokaklarda anlatmaya başlayınca büyüdük.<br /><br />tek başımıza karşıdan karşıya geçmeye başlayınca, hatta <span style="font-weight: bold;">önce sağımıza sonra solumuza sonra tekrar sağımıza bakarak karşıdan karşıya geçmek</span> espri konusu olmaya başlayınca büyüdük.<br /><br />otobüse bilet atmaya başlayınca büyüdük biraz, şoför amca öğrenci kartımızı sormaya başlayınca daha fazla...<br /><br />bağıra bağıra özgürce ağlayabilirken, gözyaşlarımızı saklamaya başladığımzda büyüdük. ağlamak <span style="font-weight: bold;">zayıflık</span> olduğunda...<br /><br />daha burnundaki sümüğüne hakim olamazken tanıdığımız yılların arkadaşını telefon rehberimize soyadıyla kaydettiğimizde büyüdük.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">kazık atmak</span> öğretmene ödevini yapmadığını ispiyonlamak'tan, o zaman aklımızın bile almayacağı hatta şu an bile aklımızın sınırlarını zorlayan boyutlara geldiğinde büyüdük.<br /><br />bir şey istemek <span style="font-weight: bold;">ayıp</span>ken, <span style="font-weight: bold;">yüzsüzlük</span> diye tanımlanmaya başladığında büyüdük. isteklerimiz büyümeye başladığında...<br /><br /><span style="font-weight: bold; font-style: italic;">"yenik düşüyor herşey zamana, biz büyüdük ve kirlendi dünya"</span> dizeleri birbirimizin gözlerine bakıp da düşüncelere dalıp dalıp mırıldandığımız dizeler haline gelince büyüdük!<br /><br />büyüdükçe hasretini çekmeye başladık balkonun altından "<span style="font-weight: bold;">annneeeeee"</span> diye bağırmanın, sokaktaki kızın saçını çekmenin, <span style="font-weight: bold;">"topu en yükseğe kim dikecek"</span> yarışması yapmanın, <span style="font-weight: bold;">"çanak-çömlek patlaaadı"</span> diye saklandığımız yerden çıkmanın, dondurmayı akıtmadan yiyemediğimiz günlerin, çikolataya doymak nedir bilmediğimiz zamanların, heyecanla sevgilinin elini tutmanın, bir şarkı sözünü yıllarca akılda tutmanın, üç günde aşık olmanın, ertesi gün unutmanın, sınavlara anneyle birlikte çalışmanın, kapı arkasında babanın eve gelişini beklemenin, düşmeden korkmadan koşmanın... en çok da düştükten sonra yaralarımıza bakıp da yaş hesabı yapmanın, her yaranın geçeceğine inanmanın...<br /><br /><span style="font-style: italic; font-weight: bold;">"çocuklardık</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />parlak yıldızlardık o zaman</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />ay büyülüydü, yakamoz, deniz</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />ardından koştuğumuz o baharlar</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />çocuklardık</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />parlak yıldızlardık o zaman</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />artık dönemesek de geriye</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;"><br />ardından koştuğumuz o zamandır</span>" der Yeni Türkü <span style="font-style: italic;">Günebakan</span>'da.<br /><br />çocuklardık, büyümekten korkmazdık.<br /><span style="font-weight: bold;">büyüdükçe korktuk, korktukça büyüdük biz.</span><br /><br /><a href="http://www.mylivesignature.com" target="_blank"><img src="http://signatures.mylivesignature.com/54487/144/205D529DFE7DE2156E483DCA3BE2BF32.png" style="border: 0 !important; background: transparent;"/></a>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6248749862645357533.post-17237626377795940452009-04-05T14:34:00.011+03:002009-04-21T11:59:23.382+03:00Söylediklerimin yarısı beş para etmez; ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir diye konuşuyorum.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://www.pureinsideout.com/image-files/gibran-potrait.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 240px; height: 342px;" src="http://www.pureinsideout.com/image-files/gibran-potrait.jpg" alt="" border="0" /></a><br /><br /><b></b><b></b><b style="color: rgb(0, 0, 0);">"Şimdi neler söylüyorsam tek yürekten,</b><b style="color: rgb(0, 0, 0); font-style: italic;"><br />Yarın söylenecektir binlerce yürekten..."<br /><br /></b>kitap tavsiyeleri yapmak değil amacım, bilmiş bilmiş önerilerde bulunacak,"okumalısın" diye kafaya kitapla vuracak bir otorite değilim ne de olsa.. bu yazı bilenlerin zihnini tazelemek, bilmeyenleri de çok geç tanıdığımı düşündüğüm biriyle tanıştırmak için, o kadar.<br /><br />6 Ocak 1883'te Lübnan' da doğdu. Günümüze alışkın olmadığımız ama o dönemde oldukça normal olduğu gibi <span style="font-weight: bold;">Halil Cibran</span> <span style="font-weight: bold;">(Khalil Gibran)</span> tek bir dalda sunmadı eserlerini. Hem ressam hem şair hem de filozof olarak anıldı ölümünden sonra. En bilinen eseri <span style="font-weight: bold;">The Prophet- Ermiş</span>' in hala günümüz gençliğine yol gösterdiği söylenir. ama bu kitap asıl ateşli bir gençlik dönemini etkilemiş , hepimizin de hayranlıkla okuduğu <span style="font-weight: bold;">68 kuşağı</span>nın el kitabı olmuş.<br /><br />kendisi de kitabını <i style="font-style: italic;">"Lübnan'da bu kitabı yazmayı ilk kez tasarladığımdan beri, bir tek günüm bile <span style="font-weight: bold;">Ermiş</span></i><span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">'</span>siz geçmedi. Kitap benim bir parçam haline gelmiş gibiydi. Metni yayımcıma teslim etmeden önce tam dört yıl elimde tuttum. Çünkü emin olmak istedim, içindeki her sözcüğün kendimden verebileceğim en iyi sözcük olduğundan emin olmak istedim."</span> diyerek anlatmış.<br /><br />tanrıya inanmış bir filozof olmasına rağmen dinlerin ayrımcılığına karşı durmuş yazılarında ömrü boyunca. insanlığı dil din ve ırk farkını gözetmeden kucaklamış ve onlara bütün olarak seslenmiş. aynı dönemde yaşadığı ve kendinden sonra yaşayan bir çok insan tarafından çağının en büyük düşünürü olarak adlandırılmış.<br /><span style="color: rgb(51, 153, 153); font-style: italic;font-size:100%;" ><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Yaşam kalbini okuyacak<br />bir şarkıcı bulamazsa,<br />aklını konusacak<br />bir filozof yaratır.</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Rodin</span> dahil Cibran'ın <span style="font-weight: bold;">o filozof</span> olduğuna inanmış.<br /><br />biz cibranla <span style="font-weight: bold;">yakın kitabevi</span>'nin raflarında karşılaştık. yazılarından alıntılarının toplandığı incecik, dikdörtgen bir tanıtım kitabıyla. elim cibranın saman sarısı kağıda basılmış yüzünde gezdi, sonra da benden iki yüz küsür yıl önce yazdığı satırlarda. sevdik birbirimizi, kasaya yürüdük birlikte. sonra cibran aylarca yastığımın altında yattı. okuyunca duyduğum hayranlıkla birilerine verdim okusunlar diye, gidip gelmeyen adamlardan oldu sonra. daha doğrusu ödünç verilip geri dönmeyen kitaplardan.<br /><br />cibran yaptığı tablolardan, yazdığı şiirlerden çok aforizmalarıyla etkilemiş ardındakileri. 1931 de ABD'de uzun süredir çektiği hastalığından ölürken de hala aforizmalar üretiyormuş.<br /><span style="font-style: italic;font-size:100%;" ><br /></span><span style="color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:85%;" ><span style="font-style: italic;font-size:100%;" ><span style="color: rgb(51, 153, 153);">Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç</span><br /><span style="color: rgb(51, 153, 153);"> senin gerçeğini açığa çıkarabilir.</span><br /><span style="color: rgb(51, 153, 153);"> İşte böyle bir anda</span><br /><span style="color: rgb(51, 153, 153);"> ya güneş altında çıplak danset,</span><br /><span style="color: rgb(51, 153, 153);"> ya da çarmıhını taşı.</span></span><span style="font-size:100%;"><br /></span><br /></span>ben hep cibran'ın (ölürken bile) benim de seçeceğim gibi güneş altında çıplak dansettiğini düşündüm! bu kırmızı bir balığın hayal dünyası ne de olsa.<br /><br />birbirimize özel gün ve gecelerde yolladığımız o arabesk,gereksiz ve basit <span style="font-weight: bold;">özlü sözler</span>den çok daha yoğun ve düşündürücü aforizmalarından ve şiirlerinden bi kaç örnek verip içinizde azcık <span style="font-weight: bold;">halil cibran</span> merakı uyandırabilirsem bir kitabevi'nin raflarında cibranla yine göz göze gelip bana geri dönmesini sağlarım belki... siz de zihninizi o sözlerden arındırırsınız belki, hani kulağınızın pası gider gibi...<br /><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" ><br />Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.<br /><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Anımsamak bir tür buluşmadır.<br />Unutmak ise bir tür özgürlük.<br /><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Kişinin hayal gücüyle,<br />düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,<br />yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.<br /><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >İçimdeki yaşamın sesi,<br />senin içindeki yaşamın<br />kulağına ulaşamaz.<br />Yine de kendimizi yalnız<br />hissetmemek için konuşalım.</span><span style="font-style: italic; color: rgb(51, 153, 153);font-size:100%;" ><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" ><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,<br />toprak üzerinde uyuyanlarınkinden<br />daha güzel olmadığı gerçeğinde,<br />yaşamın adaletine olan inancımı<br />yitirmem mümkün mü?<br /><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Zihnimiz bir süngerdir,<br />yüreğimizse bir nehir.<br />Çoğumuzun akmak yerine,<br />sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!<br /><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >İçimizdeki gerçek olan sessiz,<br />edinilmiş olan ise gevezedir.</span><br /><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" ><br /></span><span style="font-style: italic; color: rgb(50, 103, 129);font-family:Arial;font-size:100%;" >Eger kış,<br />"Baharı yüreğimde saklıyorum"<br />deseydi, ona kim inanırdı?</span>*<br /><br />(Ben inanırdım Cibran, sen tüm gerçekliğinle sussaydın da!)<br /><br />aklınızın bir köşesine atabildiysem oltamın kancasını, ucunda Cibran'ın adıyla; e güzel olmuş ya!<br /><a href="http://www.mylivesignature.com" target="_blank"><img src="http://signatures.mylivesignature.com/54487/144/205D529DFE7DE2156E483DCA3BE2BF32.png" style="border: 0 !important; background: transparent;"/></a>dariahttp://www.blogger.com/profile/09322033779155506583noreply@blogger.com0