23 Ekim 2009 Cuma

kirmizi_balik



yeni bir aleme girdim!
bloga ayıramayacak kadar küçük zaman kırıntılarımla twitter'da Hansel ve Gratel'e iz bırakmaya karar verdim.
efendim zaman gelicek hep birlikte küçük abdesimizi yapıcaz, sıçanlarımıza ilaç vermeye gidicez; zaman gelicek arkadaşlarla kordonda içmenin keyfini paylaşıcaz...
beni izleyin anacım!

12 Ekim 2009 Pazartesi

bi ekler yer miyiz dostum?


Gözünü açtığın dünyada ben yoktum daha. İçtiğin sütten içmedim hiç, izlediğin çizgi filmi abimden dinledim, takıldığın taşa takılmadım, ilk gittiğin bara gitmedim. Çok ayrı bir yerde, çok ayrı bir zamanda büyüdüm senden. Ben “tel sarar kızım, tel sarar” öğrenirken babamdan sen çarpım tablosunu ezberleyeli 2 yıl olmuştu. Elime ilk defa kalem verdiklerinde, sen belki bir okul sırasında cevabını bilmediğin her soru için A işaretliyordun. Ben mavi önlüğümü giymiş okulun köşesindeki direğe kusarken sen öndeki kızın bacaklarına bakıyordun. Ben ortaokulda şişe çevirmece oynarken sen üniversite kahvesinde batak çeviriyordun. Lisede ilk defa biri elimi tuttuğunda belki sen ilişkilerin heyecansızlığından dert yanıyordun yanındakine. Ben üniversitede “ne yapacağım” diye kafa patlatırken, sen yapmaya karar verdiğin şey için emek vermeye başlayalı kim bilir kaç zaman olmuştu.

Böyle sessiz ve belli etmeden oynadı hayat bizimle zevkle. Beni sana büyüttü, seni bana olgunlaştırdı. Sonra bir gün hiç ummadığım bir şehirde yan yana iki sandalyeye oturttu bizi. İki ayrı şehirde iki ayrı yeni hayat savaşına sürükledi, dalga geçer gibi düşüncemizi yan yana duran o iki sandalyeye kilitledi.

Ne gözünü bensiz bi dünyaya açan sen, ne de yanımdaki sandalyeye oturan sen; arkasından usul usul yetişip yanındaki sandalyeye oturan o küçük kızın senin var oluşuna bu kadar minnettar olacağını tahmin ederdi!

Bensiz kutladığın her doğum günün seni bana getirdiği için, şimdiki doğum günün benim olduğun için, bundan sonraki her doğum günün de birlikte alacağımız bir sonraki yaşın habercisi olduğu için kutlu olsun!

Gelip de benim olduğun için, iyi ki doğdun!

PS: (kabul ediyorum, bu son cümle biraz bencilce dostum; ama gerçek!)

6 Ekim 2009 Salı

geri dönüş


yaz bitti...
elimden sanki küçük bir balık kayıp gitti.
ezginin günlüğü söylesin, yaz hiç biter mi?
laboratuar karelerini saydım, narlıdere yollarını arşınladım, makalelerden kafamı uzatıp hayallere daldım bu yaz en çok.
nadiren de sevgiliye hasret izmir sıcağından, sevgili kollarında akdeniz sularına daldım. 4 fili bir vosvosa sığdırdım, 5 günde hızlandırılmış akdeniz turu yaptım.
bir balıkçı teknesinden atlayıp, beni yuttuğu gibi midesine indirsin ve bir daha o ofis sandalyesine geri göndermesin diye masmavi çarşaflara dolandım. kaputaş'ın köpüklerine karıştım, olimpos'un tembelliğine, kekova'nın tarihine, dalyan'ın gecelerine. karıştığım yerde kalmak istedim, gördüklerim bir avuç minik taş ve bir yudum suyla birlikte bende kalsın istedim.
olmadı.
akreple yelkovan beni kovaladı, ben onları.
şimdi yetmeyen bir yazın asla yetmeyecek anılarıyla aklındaki hayal kurtlarının açlığını besleyecek kırmızı balık! renkli taşlarıyla oyalandığı, ama içinde olduğunu (ne yazık ki) bildiği akvaryumunda!