20 Temmuz 2009 Pazartesi

to do list



beynimin girintileri arasına tam da lafın gelişi gibi fiziksel olarak sıkıştırıp asla çıkmasın istediğim anlar var, sıkışıp kaldıkları yerden sökmek istediklerimin yanında.

durmalarını istediğim yerlere yeterince iyi raptiyelemediğimi düşündüklerimi küçük kutlular içinde kağıt parçaları ya da plastikler olarak biriktirdim bu yaşıma kadar. ama bir de görüntüler var, ya da hisler.

hani o tatlı ve kısa yokuşların içimizde bıraktığı tarif edilemeyen şey gibi hissettiren anlar. sanki "yüreği ağzına gelmek" gibi ama söylendiği gibi korkudan değil heyecan ya da mutluluktan.
o görüntüler ki, bir gün aklımdaki herşeyi silecek bir makinaya girdiğimde bile yerlerinden oynamamalılar.

asfalttaki çizgilere baka baka geçirdiğim beş günde o kadar çok görüntü biriktirdim ki aklımda. idrar torbam ve o küçük yokuşun birlikte beynime oynadığı o komik oyuna o kadar çok kandım ki.
karaburunda denize sıfır pansiyonumuzun denizin içindeki restoranında yiyemediğim balık, içemediğim rakı... buna rağmen aklımda kalan istek ve keyif, nasılsa!

bakire meryem
in karşısında sol elimin yüzük parmağına konan bir öpücük... incecik iki mumun ipinde tutuşturup atmosfere saldığımız tek bir dilek... ve bomboş bir peçeteye çizilmiş çöpten adamın, sevgilisi çöpten kadının elini tutuşunun aynı yerdeki binlerce dilekten daha önce gerçekleşmesi gerektiğini düşünmek...

göllere, sazlıklara ve karanlıklara bağıra bağıra şarkı söylemek, alerjiden kızaran ayakları pencereden rüzgara sallamak, yaptığın bu salak şeylere en az senin kadar gülen birini bulmak yanında...

bakire, aklımdakileri koru... şimdi durdukları yerde aynı canlılıklarıyla ve gerçeklikleriyle durmaları için... ve yer aç zihnimde, yenileri için.

not: bakire, peçetenin üzerine yıldız çizdim. "to do list" e ilk sıradan girsin diye!

Hiç yorum yok: