14 Nisan 2009 Salı

büyümek


düştüğümde dizimde açılan yaranın kaç günde geçeceği babam tarafından yıllar önce öngörüldü. "yaşın kadar günde" geçerdi yaralar ve sorun değildi yaşım henüz. yaralarımız haftalarca kapkara kabuklarıyla beklemeye başlayınca büyüdük.

bir sakız bir yumiyumdan oluşan alışveriş listesi bakkala gitmek için yeterli olmayınca büyüdük. ve tabi ki bakkal amca bize fazladan bir mabel sakız hediye etmeyince...

silgiyi kaybetmemek için ortasını babanın alet çekmecesinden çalınan vida ile delip, delikten geçirilen iple boynumuza asmayı bırakınca büyüdük. ya da silgi kaybetmemeye başlayınca.

"susam sokağı"nın saatini kaçırmaya başlayınca, çizgifilm karakteri olmaktan vazgeçince, "teenage mutant ninja turtles" ı bir şekilde anlayıp da "heroes in a half-shell" kısmını "ona buna hapşu" şeklinde söylemeyi bırakınca büyüdük. doğrusunu öğrendiğimizde çok büyümüştük...

15 dakikalık tenefüse hem yakalamaç hem mor menekşe hem de yağ satarım bal satarım oyunlarını sığdıramayınca büyüdük. mor menekşenin şarkısını unuttuğumuzda daha da büyüktük.

aşık olduğumuz çocuğun yanından geçemezdik, yüzüne bakamazdık, adını çıkaramazdık iki dudağımızın arasından; bağıra bağıra sokaklarda anlatmaya başlayınca büyüdük.

tek başımıza karşıdan karşıya geçmeye başlayınca, hatta önce sağımıza sonra solumuza sonra tekrar sağımıza bakarak karşıdan karşıya geçmek espri konusu olmaya başlayınca büyüdük.

otobüse bilet atmaya başlayınca büyüdük biraz, şoför amca öğrenci kartımızı sormaya başlayınca daha fazla...

bağıra bağıra özgürce ağlayabilirken, gözyaşlarımızı saklamaya başladığımzda büyüdük. ağlamak zayıflık olduğunda...

daha burnundaki sümüğüne hakim olamazken tanıdığımız yılların arkadaşını telefon rehberimize soyadıyla kaydettiğimizde büyüdük.

kazık atmak öğretmene ödevini yapmadığını ispiyonlamak'tan, o zaman aklımızın bile almayacağı hatta şu an bile aklımızın sınırlarını zorlayan boyutlara geldiğinde büyüdük.

bir şey istemek ayıpken, yüzsüzlük diye tanımlanmaya başladığında büyüdük. isteklerimiz büyümeye başladığında...

"yenik düşüyor herşey zamana, biz büyüdük ve kirlendi dünya" dizeleri birbirimizin gözlerine bakıp da düşüncelere dalıp dalıp mırıldandığımız dizeler haline gelince büyüdük!

büyüdükçe hasretini çekmeye başladık balkonun altından "annneeeeee" diye bağırmanın, sokaktaki kızın saçını çekmenin, "topu en yükseğe kim dikecek" yarışması yapmanın, "çanak-çömlek patlaaadı" diye saklandığımız yerden çıkmanın, dondurmayı akıtmadan yiyemediğimiz günlerin, çikolataya doymak nedir bilmediğimiz zamanların, heyecanla sevgilinin elini tutmanın, bir şarkı sözünü yıllarca akılda tutmanın, üç günde aşık olmanın, ertesi gün unutmanın, sınavlara anneyle birlikte çalışmanın, kapı arkasında babanın eve gelişini beklemenin, düşmeden korkmadan koşmanın... en çok da düştükten sonra yaralarımıza bakıp da yaş hesabı yapmanın, her yaranın geçeceğine inanmanın...

"çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman

ay büyülüydü, yakamoz, deniz

ardından koştuğumuz o baharlar

çocuklardık

parlak yıldızlardık o zaman

artık dönemesek de geriye

ardından koştuğumuz o zamandır
" der Yeni Türkü Günebakan'da.

çocuklardık, büyümekten korkmazdık.
büyüdükçe korktuk, korktukça büyüdük biz.

2 yorum:

pisces dedi ki...

"önce sağımıza sonra solumuza sonra tekrar sağımıza bakarak karşıdan karşıya geçmek"

ingilterede mi büyüdün kuzum? mucize handeden mucize yaşam öyküsü.. nasıl geçtin bunca yıl karşıdan karşıya şans eseri mi? :D

daria dedi ki...

ya o bayadır duruyo öle :D dalga geçiyoruz hatta okuyup okuyup geçen gün aslıyla da geçtik :) değiştirmiycem artık seninle birlikte silinmemek üzere yerini aldı :)