2 Mayıs 2011 Pazartesi

bazen olur


Seni seviyorum cümlesi artık eskisi kadar sık kullanılmıyordu. İlk zamanların o aşktan nefessiz kalma hali yoktu. Sıkıntılardan, yıkılan umutlardan, görülen rüyalardan nefessiz kalınıyordu artık.
Aşkın ilk halinde insan sıkıntıları ve umutsuzlukları bir kenara itiyor, çevresinde kocaman bir boşluk bırakıp, hayattan gelen tüm negatiflikleri inkar ederek sarılıyor karşıdakine. Gerçeklikten ne kadar da uzak! Ama işte hayat, kaçılamayacak kadar gerçek. Yavaş yavaş giriyor o bulutlarla, güneşle ve çiçeklerle doldurduğun verimli boşluk tarlasına. Suyunu, emeğini ve dayanıklılığını özünden alıyor, farkettirmeden kök salıyor aşka. Ve sen aşkın mutluluk ve hayalden ibaret yaşanamayacağını belki hayatında ilk kez belki de ellinci kez aynı hayalkırıklığıyla tecrübe ediyorsun. Babanın öğütlediklerinden farklı olarak, bu kez hiç bir tecrübe kazanmadan! Yine!
İşte ask böyle sınanıyor. Hikayedeki o cılız ot gibi amansız rüzgarlarda eğilip güneş çıkınca dimdik ayakta kalıp yaralarını mı saracak yoksa güçlü ve ulu o ağaç gibi köklerinin topraktan sıyrıldığını çaresizce izleyip güneşte kavrularak kuruyacak?
İşte aşk böyle verecek hayatta kalma savaşını, ve ne yazık ki bir kez değil. O tırnaklarını etine geçiren hayata gözlerini kapatıp sarılacak, içindeki rengarenk kız çocuğunun geri dönmesini bekleyecek!
Bazen olur, yüzyıllık bir ağaç gibi yerle bir olunur; mevsimlik bir ot gibi ayakta kalınır.Bazen olur.

Hiç yorum yok: