22 Ocak 2008 Salı


"... ve kulkedisi kacarken, papucu ayagindan firladi. ertesi gun prens
ayagi bu papuca sigacak genc kizi aramaya koyuldu. ulkenin tum kizlari,
prens tarafindan begenilmek icin, ayaklarini daha ufak hale nasil
getireceklerinin cabasina giristiler.
iste o gun bu gundur kadinlar, ayaklarini, erkekler tarafindan belirlenmis
kaliplara sikistirmaya calisir, boyle yaparak erkegin "prensesi" olacagini
dusler dururlar.
zaman gectikce topallamasinin , kendini depresif hissetmesinin sebeplerini
surekli kendi eksikliklerinde arayarak.. ve papucun ne denli gecerli
oldugunu hic dusunmeden..
erkekler ise ellerindeki "ayakkabiya" (veya duslerindeki kaliba) "ayagini"
(kendini) sikistiracak kadini arar; "ayagi sikismis" bir kadinin ne denli
gercek, ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebilecegini dusunmeden...
ve...
ve birlikte yalinayak yasayabilmenin ozgur keyfinden habersizce..."

Kız ayakkabılarına baktı. Kocaman ayaklarını sokuşturduğu minicik ayakkabılara… ve küçücük ayağında tutmak için parmaklarını kıvırdığı kocaman ayakkabılara…

Bir an önce bitsin diye koşmaya çalışarak, dayanamayıp durup soluklanarak yürüdüğü; hatıra adına acıdan başka bir şey hatırlamadığı sokakları düşündü. Başının üzerindeki göğe gözlerini değdiremeden yürüdüğü yolları…

Pırıl pırıl ayakkabıları gülümseyerek ayağına uzatan o yakışıklı, o iyi kalpli; kalıplarına ayaklarını sığdırmak için peşlerinden koştuğu o kibirli, o vurdumduymaz adamları hatırladı.

O cam kavanozlara sıkıştırdığı ruhunu özgür bırakmak için, ayakkabılarını çıkardı.

Toprağa bastı. Ve çimene. Ve suya. Ve çamura . Ve kuma. Ayaklarını serin suların içinde gezdirdi.

“cebinde kalıplar taşımayan yalınayak bir adama yalınayak gitmek” için kız ayakkabılarını çıkarıp yutması için göğe fırlattı.

Kız yalınayak kaldı.

Yalınayak.


1 yorum:

m. dedi ki...

ihtimal ki saatler görkemli arabasını balkabağına,arabacısını kediye,atları farelere dönüştürmeye yol alırken külkedisi prensle bol ışıklı salondaki son dansını leonard cohen'den 'dance me to the end of love' ya da johann strauss'ların ikincisi tarafından bestelenen 'mavi tuna valsi' eşliğinde yapıyordu.geride kalan ayakkabı tekiyle yollara düşen prens külkedisinin kapısına vardığında bir masalı gerçek kılmanın heyecanıyla ayağını uzattı külkedisi. ama ayakkabı ayağına olmayıverdi.